Tutsak CamekanKaç oda, bir salonsun sen hayat? Hangi labirentinin sonu ulaşıyor Belaya nazır karmaşana? Hangi yokuşunun sonu çıkıyor radikal kararlara? Ruhun karaltısını, Gecenin ışık oyunlarına zımbaladığında Yansıttığının dışında, Kaç görüntüsün sen aslında? Mağlubiyetinin ağır maskesi Rengi uçuk, kirli yüzlere yapıştığında Çekilip kabuğuna, sinsice güler misin, Oynadığın yazgılara? Yoksa mizahi yaradılışın gereği Gülümsemelerimi yakıştırırsın, Var olmanın amacına? Sinir dili programlaması (NLP) seminerlerinden, Hayat güzeldir eğitimlerine gidip gelen Tutsak ruhlar, Nefes kesen koşuşturmalara hapis olmuş Bir koşu bandının mecburi istikametine ter tüketen, Prangalı ayaklar, Ekmek parası direnişiyle Serzeniş gösteren nasırlı eller, Manikürlü ellerden alınamayan siyasi haklar, Uğranılan her bir yenilginin, Bir daha dönülmemek suretiyle terk ettiği mutluluklar... Sahi kaç penceresin sen hayat? Biz hangisine baksak Kaybettiğimiz kendimizi yakalayacağız? Tam da buldum zannederken Korkarım her birini açık unutup, Ürkek bir başarısızlıkla İnce hastalığa tutulacağız... Hangi camın ulaşılmaz kanadına saklandın, Ey asil tebessüm? Biz seni nasıl bulacağız? Çık kendini gizlediğin kederlerden. Seni yüzümüze asacak, Ve bir daha hiç çıkartmayacağız... Sobeleyemezsek seni, Arsız melankolinde üreyecek her bir dimağ, Milletçe bir daha yakalamayı hiç Başaramayacağız... Göster kendini hayat, Ezildiğimiz hastalıklı ruhlarımızdan kurtulup Kederi diğer boşta kalan Pencerelerinin arasına sıkıştıracağız... Elif SEZGİN |
Ey asil tebessüm?
Biz seni nasıl bulacağız?
Çık kendini gizlediğin kederlerden.
Seni yüzümüze asacak,
Ve bir daha hiç çıkartmayacağız..."
Bir pecresinden diğerine koştururken bizleri sinsice gülüyordur eminim kıskanç zaman...
Alıyorum izninizle şiirinizi...tebriklerim sevgi ve saygımla.