Arşın Arza Aşkı
Hep öyle değil midir zaten?
Bulutlar sinelerinde hüzünleri biriktirip, Bir sırdaşa rast gelince salmazlar mı kadim gözyaşlarını. Rüzgarlar değil midir? O vadilerin asi çocuğu. Esip yıktıkça alır hıncını felekten. Fırtınaya dönüşür öfkesi. Varı yoğu tarumar eder. Göklerin veremli ıstırabı da, Kar taneleriyle düşer toprağa. Göğsünden parça parça sökülür ciğerleri. Öylesi bir keder ki bu,vuslatı beklemez, Umudu bilemez. Kangren bir feryadın,kesilen yüreğidir o karlar. Semadan beyaz kan akar toprağa. Bu arzın arşa olan hasretinin ıstırabıdır birtanem. Ben topraklarımda senin hasretini yeşertip, Isrıtabını estiririm. Sen yıldız yıldız parlar durursun. Gecenin karası gibi karanlık edersin bahtımı. Ey! parıldayan sema, Yıldızlara ve aya yemin olsun ki, Bozkırlarımda hüzünlü vebalar filizlenmekte. Irmaklarım gözyaşlarıyla dolmakta. Bu zalim yangın daha ne kadar yok edecek ormanlarımı? Sen bulut bulut seyredersin yükseklerden hıçkırıklarımı. Hep karanlığında saklı,esrarlı bakışların. Neharında nurunla dağlarsın gözlerimi, Beni öldürecek hasretin. Güneşin yakacak birgün tüm tabiatımı. Ben,buzları eriten o bakışlarının zulmünden, Depremlerle sarsılarak döneceğim. Bitmez tükenmez bir hicranın yaralarını, Cüzzamlı ellerimle saracak, Vebalı öksürüklerimle seni özleyerek öleceğim. Bu öylesi bir iftirak ki,firak farkeder. Meftunu olan aşıkların,hiss-i ekberdeki muvcud kederlerini. Bu,feleğin zat-ı şahanesinde vahdet arzeden münferit ıstırabıdır. O,Herşeyden azade, Namekan bir kahrın, Adı "hasret" olan iğreti suretidir. Ve her lahzada beni benden edendir. Hasretinden biçareyim ey yar! Bir yara ki bu, İçine bir umman sığar... 01.09.2010 Çarşamba |