Ölüm Yakışmaz Çocuğa
eski bir gazetenin
okunmamış sayfalarında kalmış adın uzun bir yolculuktan gelir gibi yorgun sözcüklerin sızısı sarmış ağlar kadın nefret ekili sarı başak tarlalarında beslenir en yeşilinden acın sorgusuz infazların pususunda yasak şafaklarda ihanet tüterken namlunun ağzından düşer çocukluğun toprağa kör bıçakla kesilir baharın geri dönmez ölüler ellerine akşam düşer bir serçe uçar yüreğinden kan kızıl güller açarsın ertelenmiş zamanların utancı düşer gözlerine umutların firarlarda kanar bir türkü dilinde hoşçakal tadında yanar düşer gençliğin ardı ardına yakışmaz ölüm çocuğa acıtır yüreğine saplanır gözyaşın kaçak tütün kokusunda duyarsın özlemini üşürsün daha çok daha çok boz katarlar güneşin rengine öksüz kalır akşam düşen ellerinde sevdaların ince ince dokunur ellerin gelincik tadında resimlere son demde yüreğin ıslak umutların firarlarda kanarken erken sevdalar almışken çocukluğunu aklın rüzgar gel-gitlerinde ayrılık yuvalanır orta yerine sevdanın kaybolur insanlar birer birer öfke kusan pusularda sağılır gözlerinden damıtılmamış mahkumluğun tane tane dökülür kederler ve hüzün sarı buğday taneleriyle ertelenmiş zamanların özlemi sarar ufacık ellerinin dar geldiği şehrin üstünü ve ölüm düşlerin bittiği yerde pusu kurar ucuza gider umutların kaybolan insanların ardından geri dönmez ölüler ellerine akşam düşer çoğaltamadığın sevgiler ölür can çekişerek 25.06.2007 |
çok beğendim çağlayanızı...