HANÇERDEKİ AL TUZSen kal şimdi burada Bu kez giden ben olacağım, sen değil Kalacaksın öylece ardımda… Gidişinde açtığın yaralar, Kabuk bağlamadı hala Kanımı kusuyorlar usul usul Sen bilmezsin Kapanmayan yaraların açlığını kızıla. Takatimi tüketme çabasında hepsi Acımıyorlar hiç bana aynı sen gibi Sen bilmezsin, onlar da bilmez Bir ruhun nasıl direndiğini, Terk etmemek için kıvranan bedenini Zehrini akıttığın damarlarım Çatlaklarını doyuruyor şimdi. Bütün sızıntıların merhemi olmuş gözyaşlarım. Sanki durmadan aksalar ne olur ki? Kapanacak mı deşilip tuzlanan yaralarım? Yüreğime sapladığın hançer(ler)in, Yaşam sıvımda boğulmakta şu an. Maziden kalma bir öfke boğazımı kavuran İçimde bir ur gibi sensizlikten beslenen Hadi kurtar onları delik deşik olmuş solumdan. Şimdi sıra sende Ben arkamı dönüp gideceğim usulca Sen de seyredeceksin şaşkın gözlerle… Ben giderken Nedenini anlamayacaksın bile Yağmur yağacak aniden Islatacak solmuş yanaklarını Sen sildikçe sürükleyecek seni selinde. Gözlerin şişecek bir balonun özentisinde Ne yapsan nafile çırpınışların Ne hayata sözün geçecek ne de kabre Sinip bir köşeye, bekleyeceksin Dilin kifayetsiz kalacak söyleyemediğin her sözde Bir sis yığını buldum kendime Sızdım çatlağından sinsice Sen gittin ya, ben de gittim işte Sen öderken canıma kast etmiş ahlarımı Ben dönemediğim bir ufkun ardından Huzur bulacağım izlerken bezmiş bakışlarını Perdelerim kapalı, odalarım ışıksız Bomboş uzun bir masa, kire pasa bulanmış Bak şurada sandalye var üç bacağı kırılmış Sadece sana adanmış hüznümün ziyafeti. Gidişime hoş geldin, gülüşlerimin katili… 26 Ağustos 2010 – 14.18 |
döktürmüşsün desem
pitircik...:)