4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
6695
Okunma
Kırk yaşıma…
Hoş geldin yeni yaşım kırk,
Gel otur şöyle, tanışalım bir…
Heyecanlıyım inan,
İlk kez kırk yaşında oluyorum
Efsane gibiydin benim için her zaman
Ta ki bugün başıma gelene kadar…
Ama bakıyorum şimdi, kayıp dişler
Artan beyazlarım saçımda sakalımda
Omuzlarım biraz daha düşmüş
Zırt pırt ağrıyan belim, kararan gözüm
Çok fena, fena çirkin duruyor göbeğim
Ne bileyim, ne düşüneceğimi şaşırdım birden…
Kırkından sonra azanı,
Teneşir paklar derler ya, aman iyi mukayyet ol bana,
Rezîl olmayalım kimseye bu yaştan sonra.
Gözünü seveyim ha, büyüdü çocuklarım,
Nasıl bakarım sonra yüzlerine?
Uyar hatam olursa…
Kişinin kemâli sende çıkarmış ortaya, öyle derler.
Eee rehberimin, peygamberimin nübüvvet yaşısın sen.
Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve alâ âli Muhammed
Vardır ellet Rabbimin bunda da bir hikmeti.
Babam kırkını doldurunca rahmetli,
Ben on yedilik delikanlıydım yeni, afilli.
Gerçi rahmetli o yaşta da cıva gibiydi,
Güçlüydü kuvvetliydi, maşallahı vardı
Laf aramızda ben de fena korkardım hani
Ama söyleyemesem de, çok sever, sayardım
Mekânı cennet olsun, şimdi daha bir özledim…
Benim büyük evlât on altısına bastı, geçti beni boyu
Küçüğüm, Ahmet Sadi’m on birinde henüz,
Futbolcu olacam sevdasına az yer, az içer, zayıf.
Fasulye sırığı gibi kerata, ama ceylan gibi koşar,
Ne koşması, uçar haylaz, tutabilene âşkolsun.
Hayatta ki en büyük kârım onlar, Allahıma şükür
Efendi çocuklar, büyük nedir, küçük nedir bilirler.
Allah’tan gerektiği gibi korkarlar ve severler.
Büyüğü aksatmıyor namazlarını, gurur duyuyorum.
Küçüğü boş vakitlerde top koşturuyor bol bol,
Ama onunda gözü var hani,
bazen benimle kılıyor, bazen anasıyla
Eee kırk yaşım, böyle işte. Ben bıraktım serkeşliği,
Alkol sigara sıfır, gece yarısı muhabbetleri de yok artık.
Arada bir konu komşuya, eşe, dosta, akrabaya çalıp söylüyorum
Bir de dinletiler oluyor seyrek, orada da kalabalık halka.
Ticari değil yani, muhabbete, sohbete. Bana da iyi geliyor…
Benim kitaplara ilgi varmış yavaş yavaş, geçenlerde
Bir iki söyleşiye çağırdı gençler, gittim, iyi oldu
Çok cevvâlleri var içlerinde, umutlandım geleceğe dair.
Seminerleri bıraktım, yeter gezdiğimiz.
Yazıyorum gördüklerimi şimdi,
Epey biriktirmişim…
Pek bir yere gitmiyorum derken,
İmza günlerine gidiyorum mesela, isteyerek.
Yazdığını anlayanları görmek, şaşırtıyor insanı,
Ben kırk yıl ne eşime, ne evlâtlarıma ne de kardeşlerime
Anlatamadığım onca şeyi yedi düvel uzaklardan
Anlayıp gelenleri görünce hayret ediyorum her defasında.
Bir tatlı sohbet oluyor ki, o farklı bir huzur
Kardeşlikten, akrabalıktan öte sanki.
Şu banka kredisinin bitmesine az kaldı, sağ selâmet bitsin,
Sonra bir hacca niyetim var bakalım, sağlık eldeyken hazır.
Lâf aramızda daha bir sakinim artık, huyum mu değişti?
Aniden delilenmeler dönemi geçti gitti.
Gülüyorum eski hâlime, acıyorum hatta.
Gençlik işte. O zaman fark edemiyor insan hatalarını.
Ömrün zor kısmı bitti mi? Yoksa zor sahneler
Senden sonraya mıdır bilemedim? Hayırlısı.
Yaşadık gördük, gerisini de yaşayarak öğrenicez.
Varsa tabii daha ömrümüz.
Şimdi sana az tiyo ver desem, biliyorum vermezsin.
Ketumsun, cımbızla zor laf alınır senden.
Ne diyeyim hoş geldin safâ geldin,
Kırk yaşım, hayrolsun sonumuz…
13 Temmuz 2012 – Cuma / Kim bilir Nere?
(12 Temmuz 2010 Pazartesi – İstanbul’da Yazıldı)