Genç olaydım.
Çok çalışırdım. İt misâli
Dur durak bilmeden… Ne bayır bilirdim, ne yokuş. Ne zor anlardım, ne kolay. Öyle çalışırdım ki, gören şaşardı, Ne bu azim? Dünyayı mı alacaksın? Derlerdi bana. He alacam elbet! Der geçerdim, aldırmazdım hiçbirine… Çalışırdım işte, hem de at gibi. Okurdum sonra, daha çok, daha fazla. Hem ders çalışırdım, okula giderdim, Hem çıkışta iş yapardım, her gün. Not tutardım ne okuduysam, Unutmamak için bakardım arada. Ve harcadığımdan fazlasını saklardım hep, Döviz möviz değil, altın koyardım köşeye… Sigara içmezdim, içkide… Herkesle öyle, kolay kavgada etmezdim. Kollardım burnumu bir kafa darbesiyle kırılmasın diye. Tüm arkadaşların adreslerini yazardım bi deftere, Ana, baba adlarını bile, hele telefonlarını. Aradın mı yıllar sonra bulmak kolay olurdu… Düğünlerde oynamaktan utanmazdım, Çıkardım ortaya, omuzlarımı yükseltip. Harmandalı, misket, zeybek, horon, halay, Allah ne verdiyse oyna babam oyna… Bide Turgut vardı, ayyaş, baş belâsı herif, Onu bi güzel döverdim mahallenin ortasında... Rahmetli babamla kavga etmez, evden kovunca gitmezdim. Anamla daha çok sohbet eder, Kardeşlerime daha çok şey öğretirdim. Sonra askerliğimi yapardım, Ama vaktinde, kaçmadan, sallamadan. Gelir gelmezde önce araba bi tane, Ardından dükkân açardım, gıcır gıcır. Sonra verip peşinatını ev alırdım üstüne. Sonra haydi buyursun dostlar düğünüme… Yirmisinde değil, otuzu geçince evlenirdim yani, iki değil dört çocuk, hatta beş tane yapardık. Genç olaydım ne yapacağımı Ne kadar da iyi biliyorum şimdi. Oysa o zamanlar bilememiştim hiç! Hayret, ne tuhaf hayat… 01.37 – 7 Temmuz 2010 / İstanbul |