MED CEZİR
Zaman ne gösterir bilinmez ki Zeynebim
Coşmak var delicesine akan seller gibi Ya da cümbüşü olmak rengarenk çiçeklerin Heyecanla kanat çırpar gelirim belki sıcak iklimlere göç eden kuşlar gibi. Seni içerim, seni solur, seni yaşarım Aynı bedende can oluruz bir ömür belki. Ya da rüyalarımın karabasanı Hayallerimi bir kılıçla ortadan ikiye ayıran Umutlarımın acımasız kara korsanı Kavuşamamak var, ellerini tutamamak Bir daha geri dönmemesine gitmek var. Bin bir umutlarla yere düşen tohum gibi Yeşermemek var çürüyüp yok olmak Susuz güneşe hasret toprak altında. Zaman ne gösterir bilinmez ki Zeynebim Bakarsın bir rüya olmaktan çıkıverir Hayallerimi süsleyen gül yüzün Kim bilir gözlerinin kahvesine takılıp Belki bir ömür nağmesini dinlerim Dizlerinde uykuya dalarken güzel sesinin. Bir akşam serinliğinde kenetlenmiş Taptaze sıcaklığı avuçlarımda ellerinin Yorgun düşürürüz belki, yürümekten yolları. Ya da en kötüsü senin için kurduğum hayaller Birer yıldız olup göz kırpar bana Erişilmesi güç, korkunç mesafelerden. Allah’ım gittikçe beni içine çeken bir anafor Çektikçe ölesiye boğazımı sıkan bir el Ruhumda bir ikilem duygularımda kaos Meydan savaşları oluyor zavallı yüreğimde Hep en güzelini düşlemek var belki de Yeşermeli diyorum umutlarım bahar tazeliğinde Ama durmadan içimi kemiren sinsi bir şüphe Gözü kör sevda düşmanı şeytan Her gün kabuslar yaşatan ölümcül vesvese. Zaman ne gösterir bilinmez ki Zeynebim Bu sevdayı daha ne kadar zapt eder ki yüreğimiz Belki yıkılıverir tüm engeller bir gecede Bakarsın bahara hasret kuşlar gibi Coşkuyla kanat açıp uçar gelirim Ya da yok olur, susar, kaybolurum Bir daha ne nefesim duyulur ne de sesim. Ama yine de soracak olursan yüreğime Sanki her şey avuçlarımın içinde Bir şıklatsam parmaklarımı Aladdin’in cini gibi her şey emrime amade Kuruluverecek yeni baştan bir sahne İki kişilik oyun bu, yer yok bir üçüncüsüne Belki bir ömür boyu devam edecek... Ancak son nefeste kapanacak bu perde. |