Kapı Gülşenim
bahtımın hayat suyu
göz karalarına mı kandım sanıyorsun ya da dişlekliğini örttüğün yana kayan şehla gülüşüne ne alaka güzelim ellerin anneme benziyor işte bundandır parmaklarının güzelliği belki de sırtımı sıvazlayan hünerince... hiç acımıyorum sana kanasın dudakların biraz daha’bana ne’ değil miydin ki sen kara gözlüklüsü uzakların ateşleri üstüme süren pervane nasıl bir dirayettir bu şimdi kortejde asker yürüyor sanki imanı gerili gerilla seniii.. kaç şehrini seruma tuttun toprağının bilmiyor muyum sanıyorsun ’küçük ellerinle’ güneşin loş kaldığı iklimlerde çocukların başını okşayan beyaz önlüklü bir umuttun sen delisin seni sevdiğimi de nerden çıkardın nerden bileceksin düşün ki buselerimle yoğurduğum sahte bir gülüştü yolumuzun kesiştiği merdivenlere itibar etme sen ne kadar saçak altlarında beklesem de sadece bir tesadüftü!... benden söz istiyorsun neden kallavi yeminlerimi zorluyorsun neden öyle bakıyorsun ’kara kışım’ hangi madenin linyitinde patlatacaksın kömüre bezediğin kara gözlerini //beni bir daha ne zaman ne zaman dizlerinde ağlatacaksın// sana ketum duruşuma bakma öyle beyaz pantolonuna sinmiş alelade leke kalmak istiyorum senin çocukluğundan büyüttüğün o büyük aşk kadar olmasa bile beni de bir yerlerde saklamanı diliyorum.. vaktin yok anlıyorum.. gitmen lazım kapı ’gülşen’im’ senin pembe güllerinin poleninden beslenecek aczi/yetim ve ayak izlerinin gölgesinde mezar arıyor bedenim ne kadar ekşitsen de bana o cennet yüzünü kirpiklerinde peteklenen o şaşkın ’arı’ benim.. ne güzel anılarını sakladığın yerde konaklayacağım.. her yer sana tarih duran bir eser ’ya rabbim bana sabır ver’ Faruk civelek |
Ümmü AŞCI tarafından 4/21/2013 11:22:26 PM zamanında düzenlenmiştir.