YAŞLI ADAM
Kenar mahalledeki yaşlı adam,
Tahtalar üzerine karargâhı kurmuş. Yatak, yorgan, battaniye ve yastık, Onun ayrılmaz bir parçası olmuş. Çalışmak, didinmek, ağlamak ve gülmekle, Zor günün dostuna düşmüş… Mazisi hep yardımlarla ve çalışmakla geçmiş, Şimdi ise bir yatak ve yorgana mahkûm olmuş. Uzun sakalı ve çökmüş gözleri, Hatırlattı bana geleceğimizin ne olacağını. Sordum yaşlı amcaya içten ve samimi: “Amca iyi misin hastalığın nasıl?” Gözleriyle maziyi süzerek verdi cevabını: “Evladım şükürler olsun Allah’a, Hamdü senalar olsun yüce Rabbime, Derdi veren dermanını da verir, Biz şükretmesini bilirsek gerisi gelir.” Yıllar sonra Allah bir evlat verdi, En umulmadık yerde onun elinden tuttu. O, hep yüce yaratıcıya şükretmişti. Başladı, ağlayarak başından geçenleri. “Ah evladım! Bu şahıs böyle miydi? Şahittir yaşadığıma dağlar taşlar, Bir çırpıda dolaşırdım dünyaları, Geçmediğim dere, tırmanmadığım dağ kalmadı, Diyarda işine gitmediğim adam kalmadı. Felek beni bu hale düşürdü, Yine de sonsuz şükürler olsun Rabbime…” Yaşlı adam, işine sımsıkı sarıldı; Yaşlıyım, hastayım, ölüyorum demedi, Ağlamadı, sızlamadı, nefret etmedi, Hayatı, çocuklarını ve eşini sevdi, İnsanlara kucak açarak neşe verdi… Hasta ve yaşlılıkta Rabbimize şükretmeliyiz, Allah’ın yolundan asla ve asla dönmemeliyiz. 29.11.2009 Karahacılı Köyü/Çekerek |