ULTRA HERŞEY CAHİL
Ne derdi, ne tasası, ne gamı, ne kederi,
Ne hüznü bitiyor şu nankör hayatın.. Ulu orta ağlayışlar, aşina umutsuzluk mimiklerinde, En suskun feryatlarda bile desibel rekorları, Sevdiği insanı ölesiye değilde, öldüresiye seven; Konteyner gençliği ! Kestane aromalı, soba üstü, dede masalları Susmanın, en etkili konuşma sanatı olduğu En küçük müstakil bir tebessümün Ebedi sürdüğü, El tutuşmanın en büyük hayal Ve en büyük edebsizlik sayıldığı " Kim kaldı eski kulağı kesiklerden " ? Ve " O eski toprakların " daha eskimemiş yılları.. Yaşıyorum evet; sevinçlere bi anlık gülümsemelikler iliştiriyor, Ama acılara oscarlar dağıtıyorum kimsesiz ödül törenlerinde Kendi Ada’mın hem Robinson’u, hem Cuma’sıyım ! Herkes aynı derttlerden muzdarip, Herkes aynı acılarda bütünlemeye kalmış. Bitmiyor bir türlü şu hayatın hazırlık dönemi; Artık ana dili ACI olmuş yüreğimin.. " Ölesiye teklif etmeyiniz " Yazılı her kalbin bi köşesinde Pazara kadar kafi geliyor artık aşklar, mezardan ziyade ! Yemeğe tadını tuzunu veren acı; Çek varlığını hayatımdan ne olur bana acı ! Zamanı ilaç diye kaderime yutturup, Ömrüme tuğlasız duvarlar ören usta sıvACI ! Yaşıyorum evet, bi yandan da şaşıyorum yaşayabildiğime, Ultra herşey cahil yaşıyorum çok şükür, Ve olabildiğince aciz ! Bu hayatın fani menüsünde; - Yalnızca ve yalnızca ACILAR açık büfe - Paket lastiği kıvamına gelmiş tüm cefalarım, Çek çekebildiğin kadar misali... İlyas ŞENCAN 15 HAZİRAN’ 10 / SALI / BURSA |