Asya
satır aralarına serptiğin mısraların
başağından boy veren cılız bir şiirde fiil kaldım sadece oysa kaç defa sıyrıldım göz kurşunlarından gönül siperlerime çökerek uzak evleri sürme çekmiştik tarihsiz takvimlerimize sanki sen zamanın ötesine düşüyorsun şimdi öyle bir tan yeri göğsümden fışkırıyor ki kamaşan körlüğümde binlere çoğalıyorsun ay ışığyla yıkıyorum hunharca savurduğun elveda nı tüm iyi niyetimle dişlerimle kıstırarak ne kadar da yaban geliyor bu denizler Rabbim kendimle beraber batırdığım tüm gemileri bir çöp kibritle yakarak zühre de toprağa karıştı çoktan,tahir de bendeki intiharlar gün sayıyor çengeller de koşulsuz etimi asıyorum avluda iplere ve tenim bedel olmuş o çınardan düşen kozalaklara tepeden tırnağa yemine bulanan feryadımda seni ilmik ilmik diziyorum düşlerime seni Asya... marmara perçemi ni anadolu tarafından tarıyor bugünlerde o kıyılarda ziyafet sofraları kurula dursun ve etrafındaki coşkun halay senin dudaklarında o şarkı hiç değiyor mu Asya ’my way’ hangi yöne yolcu ettin elinin tersinde gidecek mecal mi var/dı dizlerimde ne olur Asya sana yokuş yollarda yorulayım tez elden büyüt beni parlak saçlarınla beraber bir kelebek ömrü kadar olsun boynunda yuvalanayım... sandalların arasından sızan bir zurna sesinde bayıltan güzelliğine sürgün gidiyor varlığım mefhum bir cinayete mi kurban gideceğim seni sırrıma kadem basarak senin anaç kalbinin doğurduğu bir çocuğum ben kucağından hiç düşmeyen şakayık ve gönülçelen... devlerin aşkı cücelmiş bir tiyatroda tek perde oynanırken ben senin beyaz yakalı babandan bir parçaydım boynundaki üçübirlikte ki görünmez bir halkaydım işte..dediğin gibi Asya başkaydım.. bambaşkaydım.. ne kadar kirpiğinin balkonundaki bir sofranın kıyısında bağdaş kuramasam da o soğanın acısında akıyor gözlerim yine çiğnediğin bir lokmanın tınısını duymasan da yerebatan sarayının adı kadar heybetinde ben sana sefirim bir o kadar derinde ve soğuktur kaderin bilirim.. bilirim Asya... anahtarımı köprünün diğer ucuna savurdum sana zahir olsun Asya sana zuhur... kapımı kapatmadım sen gideli buyur... buyur Asya.. Faruk Civelek |
gidecek mecal mi var/dı dizlerimde
ne olur Asya
sana yokuş yollarda yorulayım
tez elden büyüt beni parlak saçlarınla beraber
bir kelebek ömrü kadar olsun
boynunda yuvalanayım...
sevdiğinle anlık bir mutluluk ömre bedel olarak görülür...
ömürlük mutluluklar anlık yaşanmaz umarım hiç kimse için
tebrik ederim.