Dolu YarasıAvuçları kına kokar, Güneşi gözlerinde taşıyan yapağılı köy çocuklarının, Bu öksüz coğrafyada, Her evin bacısından biraz hüzün tüter, Buğday başaklarında boy verir düşler, Bir koyunun biciğinden süt sağarken belki, Kah İstanbul Kâh okuyup büyük adam olmak düşer düşlerine Öğretmen olurlar, Doktor olurlar İlaç olurlar yaralı bedenlere, Düşleri hayat kadar! Tokuçla estab yıkanan Fırat’ın kıyısında Kırmızı eşarplı güzel kızlar Göz süzerler sevdiği delikanlılara, Yanakları al al olur Sevdaları hasretleri kadar! Toprak damlı evin avlusunda Kahvesini yudumlarken Ağa Baba, Fermanını asar gelinlik kızının boynuna Çığlığı sessizliği kadar! Bıçak göğse saplanır, Halden anlamaz töre, Biner ata yol alır, Ak duvak al kanlara boyanır. Baharlar hep uzaktan geçer buralara Zemheridir her mevsim Ya da hep kurak. Zapta geçilmeyen bu ütopyanın, Bahar görmez coğrafyasında, Sevdalar filizlenip boy verecekken mor dağlarda, Dolu yarası alır… g.sarıoğlu ikibibonun/beşinciayının/yirmidördüncügünü geceyi/karşılarken/zaman |
tebrikler sevgili sazende.
selamlar