---tarihimdi küller, köz sadece bir umut---
--yangın ve kül--
yanıyor kentler kül şimdilik sadece bir cenin büyüyor, büyütülüyor, sıçrıyor bir coğrafya oluyor… yangın yeri, ezberletilmiş bir roma külün yurtsuzluğuna adrestir bilinen, bu tek isim… mevsimler artık tek tipleştirilmiş çizgili bir pijama taşımıyor ilkbahar koynunda ya...ğmurlu bir sicim kış artık bültenlerde varılmayan bir uzak yetim köy yoluna iş makineleri uğramayan yoksulluk pişen bir kasabadır ayrıca… sonbahar ise sarısını yapraklarına vererek gözyaşı gibi indiremiyor terini yaprağından... tek bir iklim iktidar yangın başladığında yurdumda “yazları sıcak ve alevli, kışları ayaz ve baskıcı”… ateşler sardı kollarıyla yasak caddeleri, dört bir yanı bir brütüs, kimliksiz sokaklarda aklanma telaşında ürkerek bağırır, haykırış olur kapalı, perdesiz camlara çıkma yasaklı yollara kurda, kuşa yardım yataklı dağ yoluna… “küle sorun der bakın bir köz vardır içinde elbet karıştırın, kaşıyın tarihini közüne susamış küle sorun ben değilim, yangındaki ihanetin zerresi burası roma değil küle sorun, varsa içinde bir umut olan köze…” --kül ve saz-- çulsuzluk, o yurtta misafirliğin tek ikramıdır... yanına yurtsuzluğunu kuşanan bir şenlik olur alternatif, ötekiden yana bir yangın, bir cuma olur erkenden bütün dualar kitapsız imzasız ellerde dolanır katli vacipler… tanrı ise güvendiği dağlara yaslanıp donan ayakta, yanılgı bir uykudadır o an… önce sazın gövdesi sonra teli, külleşen ezginin sonra bedenleri de katarak yangın, bir cehennem provası olur… türkülere yazılan şiirler yangının merkez üssü olur artçılarını barındırarak… tanrı uyanır külün tokadı ile kül halen közüyle ıssızlığını korur sorar tanrı: “ey insan oğlu nedirbu kentteki şu külün suçu?” bir yargısız infazın, kanlı gömleğidir içinde közünü sızlatan bir ibadetin, en kanlı şahididir kül… o an külün başında bir peygamber sabrıdır ceylan konuşana dek kül hayra yorulsun diye düşleri diz çöker ibadete o bedenlerin düşüne denk düşerek... ve ceylan külün tutanakçısıdır kardelenle külün tutanağında imzası olan, tek şahitler şimdilik… --kül ve dağ-- kardelen bir mücadeledir dik başlı bir cengaver gibi karı yendiği o anda beyaza diğer renkleri taşıyarak umudu müjdeler... kardelen, karın közle delinişinden bu yana baharı ormanlarla, kurtlarla, kuşlarla karşılamaz artık külün mezarlığında bir mezar taşıdır kardelen… eşkıya adımlarıyla, karın közle eriyişi aynı zamana düşerse kardelen küle sorar o, göç kervanındaki yolcuyu, eşkıyayı ve o uzun soluklu yanık havayı, türküyü… yıldızların ve ayın kapılarını kilitlediği perdelerin yasaklı zamanlara örtüldüğü sislerin kurtları çağırdığı o gecelerde bir sabırdır kardelen dağlarda külü kör kuyularda merdivensiz bekleyen bir eyüp küldeki umut közünü kar tanelerinden sakınan o isimsiz peygamber… --- kül ve doğa--- ortak bir amaçta dolanan ceylanın kardelenle yalnızlığı tarihteki külün tutanakçıları… ama bilinmez yangın her başladığında tutanakçısı sabrı da yanına alarak olur şimdi bir çakır dikeni, bir keveng... yaşamak bir ağaç gibi baltasız bir orman gibi kundaksız bu hasret nazım’ızın, bu hasret külümüzün... aslan atar krallık tacını yangına kunduz düşlerini papatya artık, umut taciri değildir yapraklarında yapraklarındaki o iki ihtimali de yangına atar oksijen artık, insanlıkla çıkarsı bir yan değildir bir direniştir karbonmonoksit küllerde tazı yavaşlar iyice kaplumbağa yüz metrede şimdi birinci kuşlar dillenir bir papağan şımarıklığında değil acının sözcüklerini dillendirir: “yangın ve kül”… kış uykusu yoktur artık tüm canlılar erken içtimada hepsi sıcak kanlı olur yangınların alazında… topyekün bir ayrıcalıktan sıyrılır tüm doğa yangına karşı direnişte… insanlıkla bir doğalgaz anlaşmasında iken bitkiler bir alev tıkar bu yolu külün içinde bir tarih olur doğa bir orman küle kavuşur o an heterojen bir karışımdır artık külde, közün ihtimali dışında yer alan her şey… ---kül ve köy--- yangının küle döndüğü zamanda bomboş, boşaltılmış bir köyün ağıtında yaşlılar yangının aştığı, o açılmaz yollardan sızdığı o an… yangın onlarda nedenli bir sonuçtur nedeni, gelişler ellerde ateşli sonuç, kül ve yalnızlık… geçmişi yok, zamanda yandı doğa zaten bir küldü, ateşler oraya varmadan… şimdi o anla bilinen sadece duvarın dibindeki, hızmaları acılarıyla morlaşan damar yollu elleriyle, o iki hüzünlü yaşlı ve o külün içinde közü umut olan, kül yalnızlığı… ne bir pepuk kenger zamanı ağıt yakar ne de bir kurt, insansızlığı simgeler ağaçlar zaten yaslı, kalanların insanlığa küs yanıyla rüzgar bile yeminli külü savurup közde umut olan tarihi ortaya çıkarmamaya güneş kızgın ve küskün sıcaklığı ondan alıp, yangına ateş yapanlardan zaten yağmur, bir kayıp gözaltıdır artık o yangınsı iklimlerde… tanrı ise bir uyku mağruru ve şaşkınlığın ifadesi bu denetimsiz değişimden şaşırır yaşlı dillerdeki yakarışın külle ilgisinden “edi bese Xwedê!” “yeter allahım yeteeeeeerr!’’“ya hey baka rabbe!” ve işte o an tanrı koynunda yarattığı o brütüs maskeli ihanet tellakçılarının, ibadet yanılgısındadır… ---kül ve isyan--- ateşi ne zaman çalar bilinmez, o yananların bir karşı eylem olur, bir isyan gibi ellerde kendi koynunda bastırmaya hazır bir intihar aleti olur bazen… intiharına ateşi sunanın kimse bilmez tarihini, yazgısını iki kibrit yeter oysaki, ihanete cevabın bir geçmişin bittiği yerde ateş var ise kül dilleşir tarih olur… bulunan ise sadece, o yanıltıcı, yanmış, küllenmiş künye ve o bedenin külleşen kokusu… bedenin başında yakılan bir ağıttır külün közsüz yanına kabullenmemek köze umuttur elbet, o yaralı dildeki ağıt ağıtlara sardığın o giysiyi çık, yangının başladığı yere at yasaklı olan renklerini aklasın kül konuşursa belki, közü ile bir gökkuşağı olur tüm renkler… eline geçmiş ateşin ortasına at tüm yasaklı nesneleri yak senden yasak olanı da, varsa düşlerini de yak külünü çoğalt... ---kül ve yürek--- külü bırak şimdi kaç, sığın sığınağıma külün közleşen umudunu yanına alarak at koynuna elini, çıkar yapışmış terine yarısını ateşe kaptırdığın, o zamansız fotoğrafı zaten kül olmuş bir leyla’mdır sevdan yak o zaman diğer yarısını mecnun’u da çöl sıcaklığını bilir, o mecnun zaten aşkın tarihi, külün tarihi gibi, yangın yeri… yangın sürgünü başlatır aşk zaten o sürgünde gizli külle başla ateşi yak, külünü çoğalt sırtında taşı külünü sürgün külün rehberliğinde bir son durak ve aşk orada seni karşılayıp yine yangın çıkarsa, seni uğurlayacak tek külün… ---kül ve serüven--- bir gezgin, bir çingene rahatlığıyla başlat adına serüven de, bu yangınsal düşün sırtına al düşçü çantanı zaman yitirilmiş, bekleme sen biletsiz gir terminale yangının yeri, yüreğinin götüreceği yerde vardığında yangın bir kaçak olacak elbet sen küllerini topla, közünü umutlanarak her yangın yeri, külün yurdudur sen işte o küllerden başla çantandaki serüveni küle bulaştır közü çantana sıçrasın, yüreğine de yaksın bedenini bırak, külleşsin yüreğinde tarihin, külün közsüz yanı kalsın… KARALAMACA YAZGILAR KİTABINDAN... |