Sakarya'dan yokuş yukarı,Kızgın ağıstos geceleri yağmur değmez akşamlar, Yaprağından tırtıllara hayat veren ağaçlar, Gurbet yangınında kül olmuş sevdalar, Zamanla harman oldu öyle gidiyor. Gidiyor işte dağlar,ogüzelim ormanlar, Koynunda birikmiş yaşamadığı o yıllar Zamanın heybesinde sararan umutlar, Dört nala eflatun akşamlara gidiyor. Eylüllerim gidiyor güz güneşim rüzgarlar, Çiy düşmüş toprağında cennettim goncalar, Zeytin dallarında gurbet kokulu kuşlar, Arkasına bile bakmadan öylece gidiyor. Gidiyor, gidiyor sürme gözlü ceylanlar, Kardelemeden kalan minik, minik canlar, Kubbesine sıkışmış hoş duyum sedalar, Öbek,öbek karanlığa bilinmeyen yerlere gidiyor… Gökten bin yıldız düştü Lacivert oldu sabahlar, Sakaryadan yokuş yukarı yuvarlandı canlar, kaçbin sabi gaflet ağacından sonsuzluğa uçtular, kızılca kıyametten kan, ter almış öyle gidiyor... ayazoglum |