Panikatak,Gene akşam oldu; eyvah! dörtnala gelen, ölüm duyguları göründü uzaktan. Ürkek gözlerim gene bir tuhaf oldu. Adımlarımın rotası, şimdi en uygun yere, kestirmeden eve; artık o karabasanın, tam ortasındayım şimdi. sis gibi gelip çöreklendi üstüme. Kendinden önce elleri uzandı, karnımdan .... Sanki bir tutam kor koydu, yüreğimin alt yanından; birden bir gümbürtü duyuldu, göğüs kemiğimi çatlatan. Başımı kaldırsam düşeceğim; bu acz halim, yuvarlanacak kaldırımdan. Aman tanrım! bayılmamalıyım, mutlaka ayakta kalmalıyım, derhal aklımı sıyıran düşüncelerden kurtulmalıyım; Ya delirirsem......? İşte başladı ölümün seranatı, Karnımda gebe çatlatan, o garip kramplar...... kulağımda, olmayan tuhaf uğultular; yılana sarılır gibi sarıldım korkuluklara, Gözbebeklerim büyümüştür artık eve vardığımda. Ellerim titriyor , heryanım kasılıyor enim-konum Tamam! bu defa gerçekten ölüyorum. Nefesim deli bir at gibi; boğazımla göğsüm arasında. Zihnimi her ne yapsam toparlıyamıyorum..... Yok! bu defa kurtuluş yok! gerçekten ölüyorum... Kaçıncı kez oluyor bu bunu bende bilmiyorum... Neden sonra; Sıcak bir ter boşanıyor vücudumdan,. Ilık, bir çoşku sızıyor yaralarımdan;. Ve yaşamın kollarına öylece düşüyorum. Korku bulutları dağıldıkça etrafımdan; coşkudan deliler gibi gülüyorum. Bu panikte öldüğümü sandığım her an! dünyaya yeniden , doğuyorum. Aslında yaşadığımı anlamak için; Her defasında bu oyunu oynuyorum. İşin en tuhaf olan tarafı; Bunun oyun olduğunu bende bilmiyorum. ayazoglum |