Dikkat! Yüksek ayrılık hattıbu ara vahşi ve ipini koparmış bir telaş savruluyor midemden gırtlağıma doğru, şu hasar görmüş, caddelerinde, gidişindeki talanın ayak izlerinin kol gezdiği gölgelerde dört nala kusmak istiyorum şehirler biriktiriyorum sen gideli beri çıkmaz sokaklardaki kaldırımlarda adımlar hep sen baskılı gözlerin gibi ışıl ışıl gökteki ay Ankara’yı giyinirdi gece vitrin süsleri gibi parlarken gökte yıldızlar henüz yazılmamış şiirler gibi severdim seni öylesine el değmemiş, saf adı konmamış şafağa asardım sözlerini biraz halk ekmek, üç beş zeytin bir bardak İstanbul ara sıra düş tadında simitler, dudaklarımın arasında çok çalınmış bir türkü sonra düşerdi içime densiz mesafeler bildik bir aşktı benimki seninki bildik bir vurdumduymazlık çekip gitmek kadar kolaydın bana hani gölgen uzardı ya şehrimde git gide ayazından dudaklarım çatlar taze kavrulmuş bir kaç hatıra ile ısınır mülteci yalnızlığımda kuru sıkı düşlere sarılırdım öyle bir ölüm şekli var mı bilmiyorum ama seni unuta unuta ölmek isterdim syrus |
ne istediğini biLen, ne anLatmak istediğini biLen bir mantıkLa yazıLmış.. fakat giriş bu kadar berbatken ve finaLde bu kadar iyi iken, bu girişi finaLe nasıL yakıştırdınız...
şimdi yeniden baktım da virgüLe kadar iyiymiş.. iLk virgüLden noktaya kadar abuk durmuş... ee şimdi bi daha baktım sonunda nokta yok...
böyLe intahar komandosu gibi öLe öLe öLmek isteyen kaç kişi vardır bir de ona bakmak gerek...
sahi, öLe öLe diiL, güLe güLe yaşamak Lazım diyen çıkmadı mı karşınıza hiç...
hörmetLer,
seLamLarım....