SOYLULUK VE SENŞiirin hikayesini görmek için tıklayın sana, sen gibi emekçilere...emek verip de (hayatını kaybeden) maden işçilerine...
saygılarımla...
kaygan zeminlerde hatııralar çoğalttık ruhumuzda,
vurdumduymaz hatıralarla büyüdük. seslerimiz ve bir de Tanrılarımız vardı. Umursamaz aşklarımızla, Adamlarımızı kovalardık namlular ucunda. Sen hep arkada dururdun. Yarım Yalnız Soylu... Canlarımız acısa da, sen hep arkada dururdun. Ardında bırakmak istemezdin kimseyi... ........ Soylular kadar yalındın. Çıplaktın. Sen hep Tanrı’yı okşardın avuçlarınla, tanrı olurdun, her yasemin açışında. Dünya dize gelirdi avuçlarının arasında. sen peşrev ruhunla adam salardın bakışlarına. ........ Dur gitme! diye. Hoş vakitlerdeydik, hoş dünyalar önünde şarkılar söylerdik, Dersim türküleri olurdu yankılarımız. ........ Saçlarımıza yaseminler takardık, Mahsun akardı kanımız. Siyah ve asi, Son umutlarımızla gündüze siyah eklerdik. Dört başı zambak kokardı ellerimizin, Dört başı dünya olurdu, feri sönmüş gözlerimizin. Toprak ve çamur kokardı soylu gözyaşların. Sen soylu hüznünle, Dünyayı bırakırdın ardında... ........ ocak/ 2010 |
Adamlarımızı kovalardık namlular ucunda.
Sen hep arkada dururdun.
Yarım
Yalnız
Soylu...
Canlarımız acısa da, sen hep arkada dururdun.
Ardında bırakmak istemezdin kimseyi... evetn yıkıldığında düşmesin diye her zaman dost olmuş duygular dillerde