YILAN -KIZ VE TAŞ RİSALESİ-1
YILAN-KIZ VE TAŞ RİSALESİ-1
TAŞ 1) İstersen taşlara ağla istersen taşlarla ağla Ama! Kalbimin başını en çok taşlar ezer, unutma! 2) Kırlangıç göçleri taşıyorum yüzümde Bakışlarımı uzatıyorlar ellerime. Soruyorum; "ne gördünüz?" Naylaların içinde, dağlara dua ettiğinden bahsediyorlar Kayalara indiğini... Uzun uzun dalgaları dinlediğini… Yolum sana düşer diye sağa dönerek uyuyorum hep Tavaralar susturuyor beni Ağzımın içinde kanayan kirpiklerle uyanıyorum Rüyalarımda altıma işemiş oluyorum. Konakladığım evlerin hanımlarına rezil oluyorum Ağlıyorum… YILAN 3) bir Doğu masalında benim: boz bir yılan, senin : nehirlerin yüzünü giymiş bir kız olduğunu anlatıyor yaşlı bir rînd Öyleyse diyorum, anlat halô ! "-De hele, onu bulabilecek miyim?" Rînd "uzat avuç içlerini " diyor,uzatıyorum:kayıp bir bilgelikle okuyor: kız yılana : "-madem beni seviyorsun, o halde bana bir şey getir " diyor "o getirdiğin şey kimsede olmasın ama" yılan gidiyor ve bir daha dönmüyor! -Sır nerede şimdi? - 4) bir kandım kendi içimde kanayan kimseye verilemeyen ve kimseden de alınamayan, yaban /cı bir kan! "Öyleyse bir alevî abdal’ına sor" dediklerinden, varıyorum semahına! Canê! "de hele benim sır’rım nedir?" "Din’le" diyor, payına ne düşerse tellerden… "Kabulum" diyorum,can kulağı ile sağırlaşıyorum. bölüyor beni tellerine türküsünün , başlıyor söylemeye: Yılanmışım Sana gelmişim Bir gece ayaklarına sarılıp ağladığımda korkmuşsun,ağlamışsın Korkma bir şey olmaz demişler İkinci gece gelmişim, yüzümü sürmüşüm yüzüne Yüzün felç kesmiş, yılan geldi yine demişsin Üçüncü gece gelmişim, yatağına gömleğimi bırakıp gitmişim… Sabah derimi ve seni alıp bir bilene götürmüşler Bir bilen: yılan aşktır, ve aşk tuzakla ortadan kaldırılmaz Aşığı aşk öldürür ya da aşık olduğu kızın ölümü diyesiymiş! KIZ 5) Çok düşünmüşler, "öyleyse kızı öldürmüş gibi yapalım!" Yatağına içi saman dolu bir yastık koymuşlar Seni almışlar Gelmişim koklamışım,cesaret edememişim sokulmaya ve kendimi dışarı atıp bir çığlıkla başımı çalılara vurmuşum sesimi duyup gelmişler Yüzümde bir nûn harfi bulmuşlar S çize çize , en çok da seni çize çize ölmüşüm! 6) Son kez bir teyzeye gidiyorum, bebeler kötü rüyalar görmesin diye Köyünün ortasında gözlerini yakmış bir bilgeana! Nene diyorum, nun dediler bana? Sır’rımı bana der misin? Suyu okuyor nene, "ağla diyor,bana gözyaşlarını ver" Bir bakraç tasta birkaç gözyaşımı uzatıyorum Nene başlıyor okumaya Bismillahirrahmanirrahim: Oğul, kaybolmuşsun sen, sonra bir ırmak olmuşsun, (Seviniyorum, ellerimi tuttuğum tüm sular sana akar diye) Nene yüzüme bakıyor, başını çeviriyor sola ve: Kân köyünün dibinden geçtiğimi Kemam kale’sinin dibinde çoğaldığımı söylüyor Samsat,Birecik,Balis,Raka,Ruhbiye Karkisa,Ane,Hadişa,Hiye Abyar,Toruk,Hîle,Kufe den geçtiğimi şarıltılı zikirler çekerek Ve Şattülarap’da seni bulamayan ellerimi Dicleye verdiğimi Sonra da kendimi denize attığımı söylüyor. Nene diyorum, onu nerede kaybettim? Evim sular altında kaldı oyyy! "-Suların boğulduğu yerde" diyor. Halfeti’ye dönüyorum elsiz… 7) Bozova yakınlarında beni doğuruyor bir kız onaltı’sında Sanki tesadüfmüş gibi Fırat’a bakarak emziriyor beni Ben emerken annemin gözlerine bakıyorum Onun baktığı suyun sesini emiyor ruhum Haymana hamamlarında yüzümü yıkayan babam Göz yuvalarımdan bir uğultu geldiğini söylüyor. Büyüsün geçer diyor,komşular 8) Komşular yanıldı! Büyüdüm, uğultumda benle büyüdü Yüzüme daldırdığım parmaklarıma kalem tutunca bunları yazdım sana ey sevdiğim! Şimdi sen Uyuyorsun Uyanıyorsun hani gözlerin ıslanıyor ya Sonra yine uyuyorsun uyanıyorsun gözlerin ıslanıyor Ben senin rüyalarından yılanlarla uyanıyorum Sen ise benim gözyaşlarımı ağlıyorsun, durup durup yüzümü/nûn çiziyor parmakların İstersen ağla, taşlara Ama yılanların başını en çok taşlarla ezerler unutma ! 12.01.2010 kıztaşı-istanbul 05:30 KayıpKentli ********************** Şiire dair kısa kısa: Bu şiiri okurken dinlediğim DİLJEN RONİ’nin KANİ isimli fon müziğinin tınılarının ruhumdaki dalgalanışlara odaklanmamı sağlamasındaki faydayı belirtmeden geçemeyeceğim. google’den DILJEN RONİ-KANİ yazarsanız dinleyeceğiniz müzik sizi şiirle birlikte alıp, yüreğinizin derinliklerine götürecektir. dinlemek isteyenler için: www.youtube.com/watch?v=jNcT4Ov5wJ4 Tavaralar :Gece gelip insanların ağzını kapatan bir tür hayalet/karabasan Nayla : Talvar-kiler-serender: Rize bölgesinde gitgide unutulmaya yüz tutan, kültürümüzün en nadide örneklerinden bir tür el-emeği kiler! Örnek Resimler: 1) img512.imageshack.us/img512/585/1009143fm1.jpg 2) img512.imageshack.us/img512/7621/1004512ip0.jpg Rınd: Aldırışsız, kalender. Aldırışsız, dünya işlerini hoş gören. Laübali meşreb feylesof. Bâtını irfan ile müzeyyen olduğu halde zâhiri sâde görünen hakîm. Dış görünüşü laübali olduğu halde, aslında kâmil olan kimse. – Türk divan şiirinde olgun insan tipi. Divan edebiyatında riyakar yobazlara laf sokan, gerçek aşkın şarapta (aşk sarhoşluğunda) olduğunu söyleyen ibretlik bir tip Halô: Kürtçede ve Doğu Şivesinde "-dayı-" demektir. Şiirin 3.,4.,5. bölümlerinde anlattığım yılan mesel’i Doğu’da geçen halk söylencelerinden esinlenme idi... Bu söylencelerde de dile geldiği üzere bazı kızlara aşık olan yılanlardan, sevdiği kişiye birşey yapmadan uzun uzun ona bakan, farkedilince de kaçan yılanlardan bahsedilir. Efsanelerde güçlü bir motif olan yılan, benim bu şiirim de çaresizlik-dillendirilememiş sızı’lara karşılık geliyor. Çaresizliğimiz ki ne kadar büyükse elimize aldığımız çözüm (taş) o kadar büyük olur. Doğu’da neredeyse her göl’ün , her dağ’ın, her ırmağın bir efsanesi vardır.Kürt coğrafyasında efsanelerin izini sürebilmek ve bir yolculuğa çıkabilmek isteyenleri Yazar:Müslüm Yücel’e ait olan "Kürt Coğrafyasında Göl Ve Irmak Efsaneleri " isimli kitaba yönlendirebilirim.Kitap evrensel yayınlarından çıkmış. Suların Boğulduğu Yer: Halfeti her zaman içimin acıyan bir yanı olmuştur. Halfeti yüzyılların sesini bağrında taşırken , baraj projesinden ötürü maalesef sular altına gömülmüş kadim bir yerleşim alanıydı. Ne zaman Urfa’ya gitsem ve Halfeti tabelalarını görsem, yüzümü acıyla öbür tarafa çeviriyorum. Ve sanki baraj sularının altında kalan bir yer değil de suları suların içinde boğan bir ağıttır benim için:Halfeti! Bozova: Bozova,Urfa’nın Fırata yakın, sokaklarında kaz sürülerinin gezdiği, dili ağırlıkla Kürtçe olan, bir ilçesi. Bozova’ya sürgün gelen babam’ın da öğretmenlikte ilk göz ağrısı.Annem ki 16 yaşında, dillerini anlamadığı komşu kadınlar, anne beni doğurduğunda kürtçe hayr dualarıyla annemin eline beni verirler... Kadınlar ki sıklıkla "-erkek çocuğa bakarsan çocuğun erkek olur" , "mavi renklere bakarsan gözleri mavi olur" " kavgalara bakarsan çocuğun kavgacı olur" sözleriyle sürekli telkinlerde bulunduklarını okuyorum; Müslüm Yücel’de. Sonra babamın dediğine göre , Ankara’nın Haymana kazasına tayini çıkmış ki 2.sürgünü babamın. Haymanadan geriye hatırladığım tek şey: babamın beni iki haftada bir hamama götürmesiydi. Yolu Haymana’ya düşen olursa, haymana kaplıcalarına uğramadan geçmemesini tavsiye ederim. Nûn : ki yüzümdür şiirde! Kur’an’da ise:Kalem suresinin girişinde: Nûn. (Ey Muhammed) Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti sayesinde, bir deli değilsin. demiştir. Şiirde nûn üzerinden yüzüme yaptığım atıfta ise acım yüzümden delirmediğimi, yılan üzerinden çaresizleştiğimi, ama Şattülarap imgesi üzerinden de hayatta arayışlarımı hep sürdürdüğümü belirttim. Yazarak dua ettiğim ellerim ise şiirlerimde yanmalardan ve kesiklerden nasibini en çok alan yanım. ... Başka bir şiirde buluşmak dileği ile... Yüreğinde kendinize/hayatınıza/ümitlerinize doğru olan Nûn arayışları/yürüyüşleri hiç bitmemesin. K.kentli... 12.01.2010 kıztaşı-istanbul 05:30 KADİR BAL-KayıpKentli |