SANA üŞüYORUM aşk.SIZIM
artık sana yazabileceğim uzun soluklu şiirlerim yok
tek tek koparıp onları güneşin göğsünden gönül bahçemde yaktığın ateşlerde harmanladım. Meğerse nekadar zormuş vazgeçmek herşeyden tamda kavuştum işte mutluluğa derken üstelik yaşanacak çok şey varken üstelik bütün takvimler aşkı gösterirken Meğerse sen yanımdayken nekadar kolaymış herşey nefes almak bile sıradan bir eylem gibi geliyormuş şimdiyse soluk borumu karıncalaştıran kirli bir hava ciğerlerimi yakarak hüznüme doluyor üstelik kollarım ancak kendimi sarabileceğim kadar açık sensizliğin hiçliğine karışmış şiirlerimde kocamam bir SuS...! devrik cümlelerime nüfus ediyor Senden başka herşeye "sus " oluyorum sen bilmezsin.... dudaklarımın arasına iliştirdiğim her sigara ömrümden bir yıl çalıyor ama yinede dumanında seni seyretmekten vazgeçemiyorum ve bütün şiirlerimi sana adıyorum nikotin gecelerimde tutulan ilk Dilek gibi. sanadır bugün bütün düşlerim.. eksiksiz bir acıyla yatağa girdiğim her yıldızsız gece yorgun bir trenin vagonları gibi ard arda gelen sara nöbetleriyle uyanıyorum bir gülüp bin ağlıyorum ve uykusu kaçmış bir ruyada sana kavuşmak umuduyla gözyaşı olup şehre yağıyorum senden başkasına gözyaşı oluyorum sen bilmezsin.... artık hiç bir aynada kendime yansımıyorum gamzelerim yitip gitmiş,yüzümde buruk bir tebessüm yanlızlık koyulaşıyor,ben grileşiyorum renkler kendinden geçiyor saçlarının gölgesini soluyorum megerse nekadar zormuş karanlıkta seni sevmek sen yanımdayken oyun gibiydi ışıkları söndürmek şimdi giderken yanına almayı unuttuğun bir kaç Anı var ellerimde farketsen onlarıda alırmıydın bilmiyorum yanımdayken okadarda mühim değildi sensizliğin sokağı büyüdükçe içimde avuçlarıma düşer oldu gözlerim yeni işlenmiş bir yakut parlaklığında artık şarkılarda bile Hiçliğin var Bir Hiç ’i yazıyorum Hiç kimsenin bilmediği dilde Senden başkasına Hiç oluyorum.. sen bilmezsin.. seni sensizliğinde büyütüp bir şehir yapıyorum belkide bir ülke ve oturup yaralı aşkların teras katına seni soluyorum ve bir halat gibi boynuma dolanıyor rüzgarda dalgalanan bir bayrak gibi saçların sen bilmezsin... ben sana üşüyorum ve senden başkasına buz oluyorum.... artık sana yazabileceğim uzun soluklu şiirlerim yok ucu kanlı bir jiletle hafızamdan kazıdım hepsini yüreğimden kapardıkların kadar özgürsün kaçabildiğin kadar tutsak... gözlerine koyu sürmesini çekince şafak düşe kalka büyüttüğümüz çocukluğumuz kadar korkaksın ve cesursun yani kendi boynuna ipi geciren bir cellat devrik cümlelerde tükettiğim kelimeler adını koyamadığım pişmanlıklarımdır ve herdilde yasaktır bana aşk sen bilmezsin senden başkasına suç oluyorum temmuz ortasında kavurulmuş bir çölü karşılıyorum tende öldürülmemiş bir isyan,dudakta kuruluk bedenimde bıraktığın kokunu yakarken kezzapla bocalama bir şiir daha kurban ediyorum ayrılığa kanrevan içindeki hüznüme sığınıyorum bütün terk edilmeler adına beni Terk ediyorum sen bilmezsin aslında bütün yanlızlık günahlarının vebali boynumda ve bir engerek gibi büyütüyorum ihanetleri koynumda bilirsin daha önce hiç karşılaşmadık seninle aldanmaların gürültülü savaş meydanında senden bakasına savaş oluyorum ve sırtından kurşunlanmış bir aşkla sokak ortasında yatıyorum hiç okunmadan yırtılıp atılmış bir mektup gibi kalabalıklaşmaların tam ortasında sen bilmezsin. yarım kalan şiirlerin kahrolası sancısını sen bilmezsin geceleri banklarda yatan kimsesizlerin acısını sen bilmezsin bir jilet kesiği gibi kanayan ayrılığın ağrısını senden başkasına kahroluyorum kimsesiz kalıyorum kanıyorum.... GÜNGÖR KAYA 5 şubat 2010/ istanbul |
paylaşımınız çok güzel
sevgiyle kalın