KİRALIK KAFES ADAMIŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Yıl; 1974
Bizi Isparta’mızın yeşil köylerinden Çeltek’ten Angara’ya çığırdılar; “Gel Şeker Öğrenci Yurdu’na Personel Şefi ol”deyu.. Geldik, önce Şef olduk, ama zar zor bir eski püskü kiralık ev bulduk.. Şeflik sıfatımızın lekelenmemesi için, Etimesgut Emirler Durağı’ndaki yolları tarla içi, çamur yatağı evimizden çıkışta çizme, Yurd’umuza girişte uskar giymeye başladık. Kiradan kiraya devrimiz içinde bu hâl hep sürdü gitti.. İşimizde zaman bize İdare Âmirliği bahşetse de çizmesi çamurlu yol tepme adabımızı hiç terk edecek imkânımız olmadı.. ..Ve bir süre sonra uykusuz gecelerde bize tavan tahtası saydıran borçta bir ev yapmayı becerdik.. Ama esas beceriş Dövlet’imizden geldi.. E-5 Otoban’ı diye bir yolu tam da bizim hane üstüne kuran Dövlet’imiz, o günün şartlarında 30 milyon olan evimize 14 milyon bilmem ne küsur lira değer biçti.. Bir de; ‘Yenimahalle Belediyesi’nin imar geçirdi’ itirazına takılan Dövlet’imiz, süren dâvâda, bu parayı bankada bloke edip tam bir yıl sonra verince, iki de; o yıl daireler 54 milyona çıkınca bizim elimize, evimizin parasından kala kala pazarda Nar tezgâhı açacak para kaldı. Alman’ın, Völklingen Eisen und Stahl Werke’de verdiği stajlık alın teri ücretimizden artırdığımızla ev sahibi olduğumuz kendi ülkemizde, kendi Dövlet’imizin bürokrasisine takıldığımızdan evsiz barksız bırakıldık.. Ki; bu hâl tam da bu yıla kadar, üçte;hırsız müteahhitimizin çarptığı daire eklemesiyle devam edegeldi.. Bütün bunlara rağmen biz halâ diyoruz ki; “Bir başkadır bizim memleketimiz. Suyu, havası, yeşili, meyvesi sebzesiyle bambaşkadır bizim memleketimiz..” Öyle de şu Dövlet eliyle, hiç olmazsa ev-bark neyse de, sebze-meyvesini hormonlu yemeseydik.. Bir başkaydı bizim memleketimiz.. Amma, hemen her şeyimize musallat şu hormonlu hâl var ya, dilimizdeki güzel sözlere, yüreğimizdeki halis niyetlere öylesine inhisar ediyor ki; ‘Bir laçkadır bizim memleketimiz’ sürç-i lisan’ına düşüyoruz; “Ya işte böyle; Bir laçkadır bizim memleketimiz, bir laşka.!”
O’ köyündeki bağı, bahçeyi sattı geldi
Çam kapılı Ak Kerpiç evi kapattı geldi Çünkü gönlü yıllardır şehir için yanardı Kıvrım kıvrım yolları tepti, dağları aştı Garibcik en sonunda bu şehre ulaştı Ahır gibi bir evcik kiraladı, onardı Resmi işdeydi gözü, her makamdan boş döndü Hayâlleri yıkıldı, bütün ümidi söndü Talih makarasında eza sardı, dert sardı İş değil ya mecburdu, Pazar Pazar nar sattı Sattı ama, ehh işte.. zarar aldı kâr sattı Halbuki yıllar yılı ne hayâller kurardı “Oğlum! Defettim senin için Karasabanı Şu Traktör iş ehli, dinlesene babanı!” Derdi babası, çünkü rahmet köye yağardı İnatçı “Hayır!” dedi; “Ben şehri isterim Her şeyin bir çaresi bulunur, Allah kerim..” Sabredene elbette ‘Murad Günü’ doğardı Nerede.. Hayâl-meyal gülen hayat nerede.. Emirler Durağı’nda, mutena bir derede Tarladaydı ki evi, köyden ne farkı vardı Çay para çeşme para, derdini eşme para Şehir ki; zulmet.. içi nem kokan bir mağara Ne kuzular meleşir, ne çiçekler açardı Aslında gerçek başka, hayâl başka, düş başka Yapmış yaşamış başka, uzaktan görmüş başka İnsan sırrına erse kaderinden kaçardı |
Çam kapılı Ak Kerpiç evi kapattı geldi
Çünkü gönlü yıllardır şehir için yanardı
=======================
Şehir her ne kadar cazip gelsede,
Gelip burdaki gerçekleri görsede
Sonra sıkıntılarını bir bir çeksede,
Acaba geri dönermi ? bilinmez.
HakanKURTARAN
Bir toplumsal gerçekti şiir yazırlarında yazılan.
Saygılar