KÜÇÜKKEN ANAM DERDİ; KARA ÖKÜZ KUYRUĞU!
Küçükken Anam derdi, bilmezdi dediğini;
“Oğlum Kara Öküz bir kuyruğunu sallasa Yer Gök titreşir, yağmur yaş yağarmış millete..” Soramazdım Anam’a Öküz’ün yediğini; “Hele çift boynuz vursa ensemizden dallasa Çarpıverse Kaya’ya.. Taş yağarmış millete.. Dünya Kara Öküz’ün boynuzuna takılı Görse bir insanoğlu kaybedermiş akılı Vallahi de, billâhi..” Vay anamın yemini.. *** Sonra babam bağlardı söz sazını diline; “Sarı Öküz tepinip zelzeleler çıktı mı İnsanlar kaçışırmış Hâmîd Bey’in İli’ne Denizler kabararak evler barklar yıktı mı Çadırlar kurulurmuş, Davras’ın Tepesi’ne Bir türlü eski yurda kimseler inmezlermiş Tevatur.. on bir mevsim geriye dönmezlermiş Eğirdir Gölü’ne El verirmiş de Sarıkız Suya kavuşurlarmış, peki ya açlığımız? Yal(a)vac az ötede, Sökük Sayan Baba var Buğday az bulunurmuş, Ekmeğin hası Çavdar.. Ne azıklar taşırmış Baba’mız Türkmenler’e..” *** Küçükken diyemedim; “Ana! Gara’ğac nere Taban yağla Davras’a; kervan geçmez bir yere Kuyruğun hikmeti ne.. Salla Dünya’yı titret.. Be Ana..bir kuyrukta olur mu böyle şiddet..” Anam nereden bilsin, O’ Masalcı’ya tâbi Başta cahillik, yoktu bir mektebi, kitabı.. Anacığım ne bilsin, Meraklıya Meraklı.. Yıllarca bu mesele kafamda kaldı saklı Nihayet 70’şinde erdi Bekir’in aklı.. Gezdi tozdu.. Nihayet buldu bir Kara Öküz Baktı ki kuyruk kısa, boyu moyu düpedüz Bir metrecik gövdeyle dağlar nasıl yıkılır.. Madem yıkılacaksa varıp dağa çıkılır Hesab ettim tutmuyor, bir yanlışlık var bunda Şöyle iyice baktım Öküz’ün kuyruğunda Gezer bir Karasinek.. Pervane mi pervane Kuyruk sallamasın da ne yapsın şu divâne.. Önce kuyruk salladı, sonra batağa yattı Hem sineği fırlattı, hem canı ferahlattı Baktım, ne sallandı yer, ne de yıkıldı dağlar Gözünüz aydın olsun! Ey Davras’taki sağlar.. |