Günbatımı Yaşamları
Ah,
peşmerge tarihe yapılmış, arkeolojik kazı çalışmalarıyla vahşi müzelere taşınmış, taştan kalbim… Günbatımı düşleri ile, doğardım eskiden. Gözlerimde vurgulu kızıl! Aklımda bir cennet fikri! Deniz ayaklarıma kapanmış, tatlı bir köle misali. Huzurum, ölümün nal sesleri gibi, evrene çarpardı. Gülüşlerim aynı, Peter Pan’inkini andırırdı. Fakat, Bilemezdim ki bir çocuğun ölümü, bana yetişkinliği yaratırdı. Ve yetişkin olmak, ne şeytanlıklar barındırırdı! -Gerçekliğin zorba inlemelerinde, takdire şayan bir yaşam mücadelesi veriyorum- Ve hala çocuktum, en az bir deli kadar. Gecenin korkuluğu Ay, gelip de bana, kasıklarını gösterene kadar! -İmgelere sığınan hakikatleri, sizin aklınız almaz- Nice insanlar nice rüyaların taşları dikildi aklımın mezarlığına. Gün henüz bitmemiş bir sarıydı ama, karanlığın leş kokusu geliyordu hatrıma. Dirilişlerim materyalist, ölümlerim spritualistti. - Anlayacağınız, az dirilip çok öldüm- - Sonra- Bir günbatımı bitiminde, bir adam düşüverdi düşlerime. En az bir düşün gerçekleşmesi kadar, imkansız, bir gerçeğin düşe dönmesi kadar, hayal kırıklığıydı. Tanrı denizlerini yaratmadan, adamın gözlerinden ilham almıştı. Ne var ki… O bir sahtekardı! -Hiç gerçek bir mektubum olmadı, bilir misiniz?- Ah, peşmerge tarihe yapılmış, arkeolojik kazı çalışmalarıyla vahşi müzelere taşınmış, taştan kalbim… Taşlaştıkça sen dilim koptu dilimden -Dilsizin teki oldum ben!- Taşlaştıkça sen, sevmez oldum yeniden! Taşlaştıkça sen, dirilmez oldum ölümlerden! Ve… Aslında ben… Hiç günbatımı görmezdim ki, eskiden. |
sizin aklınız almaz-
İmgelerin gücü adına! Güzel şiir di...