GÖKKUŞAĞIGönlüm kayıtsız bugün, aldırmıyor; "Bana ne?", Gökkuşağı renginde, düşerken gözlerine... Bir divane gibiyim, görenler sanır sarhoş, Düşerken iklimine, içim oluyor bir hoş ! Aldırmıyorum inan, başıma yağan kara, Felekten bir gün çalıp, veda ettim efkara. Çek git bugün dağlara, borçlu muyum sana ben, No’lur öğrene bilsen, nasıl olur terk eden ? Ya pencereden bakar, ya durursun eşikte, Ne zaman söz vermiştim, ketme miyiz beşikte? Bugün boş gönüllere, dikiyorum kızıl gül, Sormuyorum konar mı, dalına kuş, ya bülbül. Açacak tüm güllerin, ben olurum sedası, Yeter ki, gönlümüzden, gitsin ayrılık yası. Kur şimdi divanını, sazda ben, benim keman, Üzülme elbet olur, dilimizden anlayan. El et bütün renklere, bütün seslerle ünle, Bir sevda nasıl biter, görülsün bu düğünle... Beyaz gelinliğinle, karlarla, kaybol ister, Bir ömüre, bir düğün, çoğu kez inan yeter. Sevinciyle, hüznüyle, hayat bir bulmacadır, Zamanı kıskandıran, yalnız gelin tacıdır. Acıyı ve kederi, sal gitsin karşı dağa, Zamanı sürü şimdi, ardından sonsuzluğa... Doğmuyor, biliyorsun; her zaman gökkuşağı; Seyret de gör, ne imiş, efkar çökerken dağı... Hayrettin YAZICI |