******İpsiz Uçurtma..........
Mor zambakları sevmedim hiç çocukluğumdan bu yana.
Çünkü; kabristanda görmüştüm daha ölümün ne olduğunu bilmediğim yıllarda. Bir de vedaları... Bittiğinde uykusuz kalarak okuduğum kitaplarla, altına imzamı attığım şiirlerime koyduğum son noktayı... Hep gidenlerdendi hüznüm, dertlerim benim. Nefes dışındaki seslerdi çünkü konuştuğum yarenlerim. Bazen, vazodaki veya camım önündeki çiçeklerim, resimli ya da resimsiz duvarları odamın, bazen de masamdaki kağıtlarımla, kalemim. Oturduğum koltuğu saymıyorum bile. Hele; hıçkırıklarla ağladığımda, yüzümü dayayıp sıkı sıkı, sarıldığım yastığım... En hakiki dostum günlüğüm, ipsiz uçurtmada gönlüm benim. Birde yalnızlığım.... Az önce konuğumdu ağırladığım, şimdi dönüp soruyorum sana: ”nasıl dayandın hiç konuşmadan bunca anlattıklarıma? ” Gözyaşlarım bile dağılıyorlar bak, damladıkça sayfana. Yazdıklarım karışıyor birbirine ve bölünüyor kelimeler en uygunsuz yerlerinden, cümle tamam olmayınca. Kesiliyor sözcükler, canları acıyarak. Bak! Buruştu yüzün, o billur tenin. Nerede şimdi o, pürüzsüz cildin? Külü duruyor dolu dolu tablamda dumanı, efkârımla dağılan içtiğim sigaraların. Nemi geçiyor gözlerimden, nazlı nazlı, bulut bulut, yağıp sağanak gibi, boşalamayan damlaların. Sıkıntısı var içimde, yağmur gibi yılların. Çünkü ben, donduramadığım gülümsemelere aşığım.... Nerede benim sırrına hayran aynam? Hani iki kişinin bildiği sır değildi, cam bu sebepten mi çatlıyor dersin, dağılıp parça parça? Sırrı keşfetmek isteyen, bakışların ısrarından mı yoksa? Sustun yine... Dinlemedesin her zaman yaptığın gibi, sormadın konuğuma ne ikram ettiğimi. Doydun elbette, sunumumla gönlümdekileri. Bak! Tadı duruyor damağımda hala, dilimde ezdiğim yapıncakların, dudağımda renkleri... Nasılda sabırlıdırlar, beklerken mahzenlerde, tapası mantar, koyu renk şişeler içinde. Beyazı, pembesi, kırmızısı. Anlatıyorlar sanki, yudumuyla hallerince hayatımızı. Ben, Pembeyi seçtim canımın içi. Önüm ardım sobeleyip, araladım sarhoşluğa sayfamı... kırgınım size yıllar geçmeyin takviminden esseniz rüzgar gibi duyarım enginimden ıslıklarla bir melodi süzülür güvertemden kasıp kavurur acılar savrulup saç telimden... “Ağlamayacağım hayır! Hayır ağlamayacağım! Acımayacak artık canım. Özgürlüğünde maviliğin, vuruluyorsa uçurtmalar, ben neden vurulmayım............” *kiraz çiçeği* Gönül Ersin |