MEYHANESalıyor sedasını, derinden içli bir ses, Seni tutsak etti bak, senin ördüğün kafes. Ne ay’da, ne güneş’de, yıldız’da yok bahane, Sen açtın, sen kapattın, sorma nedir meyhane? Sensin gerçek sarhoşluk, sensin atılan nara ! Her devirde bir yüzle, düşerken aynalara... Yok keramet yüzünde, içini seyret zahit; İnsana dar gelir mi, kendi kazdığı lahit ? Aldın avuçlarına, küçülterek dünyayı, Alımlı gerçek diye, fethedersin rüyayı. Yap poyrazı yelpaze, getirmez serinliği, Gözlerine yetmezken, göklerin derinliği... Yüreğindeki kordan, başı döner dünyanın, Sende ki, nasıl bir aşk? Göbeği, çatlar ay’ın. Kaç kara bulut geçer, içinden gözlerinin, Milyon kere yıkanır, bu yüzden kirpiklerin... Aralıktan bakarken, bir dev uyanışıyla, Yıkanır meyhanemiz, işte bu gözyaşıyla... Sakide benim bur da, hem sazende, hem sarhoş, Bir tek yıldızlar kayar, zannettiğin başıboş. Kal de nefes nefese, gel koş artık bu sese, Bir ömre değer inan, deminde gelen buse. Bütün meyhaneleri, yıksan da ne fark eder, Bizi sarhoş eden dert, acı ve ince keder... Hayrettin YAZICI |
Bizi sarhoş eden dert,acı ve ince keder!...
Kalemine, yüreğine bin bereket. Haz duyarak okuduk. Sevgi ve selamlarımla.