Henüz beş yaşındaydı
Henüz beş yaşındaydı
Henüz beş yaşındaydı, Ölümün soğuk nefesini yanı başında hissettiğinde Oysa, daha bir kamyonu bile olmamıştı… Sabahları uyandığında, kulağında çınlayan sesler anlamsızdı. Hem ne önemi vardı ki; Zaten bu gecede tedirgin uyuya kalmıştı. Beş yaşındaydı ve o hâlâ sevgi nedir bilmiyordu… anne kucağında nasıl uyunurdu ki, korkulardan, kaygılardan uzak. Ağlayan, isyan eden sesler hep olmalı mıydı yastığının altında? Küçücük yüreği hep telaşlıydı Sanki gitmesi gerekiyordu, oyun bile oynayamıyordu. Sokağa çıkamazdı, yasaktı. Geceleri evine gelen ağabeylerinin gözlerine bakamazdı. Telden yapılmış arabası, darmadağın olmuş eşyaların arasında kaybolurdu ama o kızamazdı… isminin Türkçe karşılığı ne bilmezdi gerekte yoktu. Zaten kimse kafasını okşayıp ismini sormazdı. Henüz beş yaşındaydı. bir kurşun küçücük bedenini zalimce toprağa düşürdüğünde ve yanı başındaydı, kanlar içindeki telden arabası… |