KAYIP BİR DÜŞÜN SIRRI
Kayıp bir düşün sırrı vardır ya
Hani rüyalarına girer belli belirsiz İrkilip uyanırsın, suya anlatırsın Sanki hudutlarda tek kanadı kopmuş yaralı bir güvercin gibi çırpınır Dağın zirvesini ipoteklemiş kendini tanrı sanan bir kartal gibi de güvenlidir bazen değişir, değiştirir kendini girdiği bütün rüyalarında tanıyamaz ve eşleştiremezsin, hiçbir halini, hiçbir haliyle... kayıp bir düşün sırrı vardır ya işte! kimse bilmez hangi sularda boğulmuştur hangi korsanın paslı tüfeğinde rehinken boncuk boncuk terlemiştir alnı hangi geceye, hangi şarkıyı söylemiştir... faili meçhul bir cinayete kurban gitmiştir belki de! kendinden kaçarken hiç bilmediği bir kentin ismini bile telaffuz edemediği bir tren istasyonunda... belki, kendisini kurtarmıştır kurtarmasına ama gölgesini bir ateşe kaptırmıştır, bir ucunu yakmıştır belki bir yağmurda, bin parçaya ayırıp bin ayrı yere savurmuştur zerrelerini, kim bilir? konuşanlar varsayımlardan öteye gidemez hiçbir zaman her ne kadar kendilerinden çok emin konuşsalar da bilirsiniz işte onları ‘’bilirisiniz’’ anlattırmayın her şeyi bilirler ama hiçbir şeyi hakikatiyle bilmezler... kayıp bir düşün sırrını hele hiç bilmezler genelde iz bırakılmamış bir intiharın üzerinde dururlar ip kullanılmamış, titreyen ellerle iğreti bir mektup bile yazılmamış (...’’çünkü bugüne kadar yazılan hiçbir intihar mektubu; düzgün bir yazı ile yazılmamıştır... baktığında alelacele çıkılmış, dönüşü düşünülmeyen bir yolculuğa benzerler. hani; otogara gidersin ve bana bir bilet kes dersin ya gişe memuruna, nereye diye sorar sana, sen sabırsız bir ses tonuyla, neresi olduğu önemli değil, bana bir bilet kes diye tekrarlarsın! eğer anlayışlı birisine denk geldiysen halinden ve sözlerinden maksadını hemen anlar ve hiç uzatmadan ilk eline gelen desteden bir bilet keser sana yok eğer aklı kıt, düz mantık birine denk geldiysen vay haline iki saat uzatır da uzatır. ’...vay...’ beyefendi, sen bana nereye gideceğini söylmezsen ben sana nasıl bilet keseyim nerden bileyim ben senin nereye gideceğini hatta seni gözüne kestirdiyse biraz daha ileri gider yahu ne antika insanlar var, hep banamı denk gelir bunlar diye hayıflanır da hayıflanır.işte böyle bir şeydir; o titrek harflerin yürüdüğü, ayrıntısız mektubun anlamı...amaç sadece gitmektir, nereye olduğunun bir önemi yoktur...) şimdi sorarım size; Kaçımızın, en azından bir tane de olsa kayıp bir düşü olmadı ki? Yaşadığımız şehrin üstünde kaç milyon kayıp düş Başıboş ve hedefinden sapmış olarak dolaşıp durur Düşündünüz mü hiç? kayıp dediğime bakmayın siz bir düş kaybolmuşsa, o düş ölü bir düştür artık ve bir düş ölmüşse o düş hiç doğmamış demektir bir isim bile koyulmamış ve çok acıdır, akranlarının suratına çarpa çarpa söyleyeceği bir lakabı bile olmamış... |