Takrir ve sükün
Takrir ve sükün
Farklı yerlerdeyiz, ayrı düşlerde Aynı vaktin uykularına uyumuş olsak ta Kimimiz cevher alırız, kimimiz mücevher Her ikimizde, “aşk olsun!” diye muhabbete Kafa yorsak ta tevatüren, ma teessüf Farklıyız, farkımızdan habersiz Yaşıyoruz öylesine Yerli yersiz.., Hadi düşün! Dünya., Hayat niçin kuruldu? Kapan götürsün diye mi geçimliği? Güçlünün, zayıfın ağzından aldığı yemliği Afiyetle yiyip de içenin, adam diye seçildiği Haksızlıklar üzerine kurulan medeniyetlerde Onursuzların, namus üzerine ant içtiği Devran sürülsün, sürülsün de Tanrı, bundan razı olsun.., (Haşa., Estağfurullah.,) Diye mi??? Ya önceden yaşandı, aklı selim Veya atide yaşanacak, “altın devir” İnsanlık mutmain oldu, veya henüz vakit var! Olgunlaşmadı marifetullah, filvaki çile dolacak Ancak o devir ki, göğüslerde iman olacak! Aşikar olacak, kem-kerih, bilinecek Yeryüzünden fitne, fesat silinecek Şeytan çıplak gözle görülecek Ve taşlanacak.. Alâmet-i Fârika.., Atlar ve itler kendi işlerinde koştura dursun Söz, sadakat üzerinde kaim, kavi ve net olacak Korkaklar kahraman sayılmayacak, hiçbir zaman Uyanıklar uykudakilerin hakkını gasp edemeyecek Kuyruklarda öne geçmeye çalışan, keriz avcıları olmayacak Kimse kimseye dinini, mezhebini, meşrebini sormayacak Her halükarda hak, sahibinin adresini bulacak Olur mu? “Ve lillahi” olur İnşallah.., Hak batıla galip olacak... Mehmet Sani Özel 20.12.2009 |