saçmalığın tarihçesi
geldim öyle uzaktın ki
gökyüzünü de alıp gitmiştin ötelere başımın üstünde yıkık bir hüzün bulutu bırakarak ne kadar süslüydü cümlelerin oysa ne renkliydi düşlerin yalandan birkale kurmuştun kendine gülümsemesini bile beceremezken kahkahaya boğmuştun kendini yalındım yalnızdım yanılmıştım soğuktu epey uzaktı dünya o gece yıkık virandı ve sen acılarınla yüreğimde bir yangın açtın acıların ve izleri duvarlara sinmişti kokusunu aldım hüznün usulca ağdın gözümün bebeğine ve sen artık yalnızca güneşte açabilen sarı ve sarmal yalandan bir çiçektin artık herhangi bigün herhangi uzak bi düş |