AŞK DEDİĞİN NEDİR Kİ II
Biz, aşk falan nedir bilmezdik o zaman
Ayıp mı sayılırdı, sevmeyi mi bilmezdik Belki yoksulluk, sanırım İnsanlar fırsat bulamazdı geçim telaşından Âşık mı olurdu hem erkek adam Evlilikle noktalanacaktı nasılsa Tez elden başı bağlanırdı kızların Sağla solla fazla oynaşmadan O zamanlar televizyon falan yoktu Lüks sayılırdı ama, para bulduk mu Doğru sinemaya koşardık Sevmezdim film aralarını, çünkü Filmin yarısı bitmiş olurdu Çekirdek alırdı insanlar büfeden Sade gazoz en matah içecekti, sevmezdim Sanırım alacak param olmadığından Filmlerin konusu hep aynıydı Zengin oğlan, fakir kız ya da tam tersi Anlamakta zorluk çekerdim o zamanlar Kıza sahip oldu mu, neden evlenmeyi düşünmez Her zaman kirişi kırardı esas oğlan Ortaokula başlamıştık o yıllarda Gözümüz açılmaya başladı yavaş yavaş Aşk mıydı bilmem ama Güya âşık olacak kız ayarlıyorduk iki üç oğlan Benim de olmuştu bitane, tabi kız bihaber Dikkatini çekmek isterdim, tuhaf tuhaf Olmadık şeyler yapardım Bir gün tam önünde kayıp yere düşmüştüm Kız gülmüştü, şimdi anlıyorum, şapşallığıma tabi Ama olsun, sonuçta haberdar olmuştu ya varlığımdan Bir müdürümüz vardı “sanat altın bilezik” derdi Hayret, adamdaki ufka bak… Bizi içten içe özendirdi O zamanlar da pek bi revaçtaydı Ve yediğimiz gazla doğru zanaat mektebi Haa bir de sınavla alırlardı Aynı öss gibi, başaramayanlar Liseye devam eder, bizi gördükçe imrenirlerdi Bu arada kız n’oldu bilmiyorum Zaten oyun oynaş zamanı da değildi Vatan elden gidiyordu, sanki Bize bağlıydı kurtuluşu. Ve Vatanımıza, ve milletimize âşık olduk Garip bi şey vardı, sağlı sollu Hepimiz de aynı vatana âşık Ve bir türlü aramızda paylaşamıyorduk Duvarlara hiç yazamadım sevdiğimin adını Seni seviyorum Ayşe, Fatma… Ha, yazı dedim de Gece herkes yattıktan sonra elimize alırdık Fırçayı boyayı, bu arada Karşı grupla, polisle, sabaha kadar köşe kapmaca oynardık İlk işimiz, ertesi gün yazıları kontrol etmek olurdu Eğer hala silinmemişse, gururla önünden geçerdik Vatan, millet Sakarya… Oysa bir kere de olsa, sevdiğimin ismini yazmak isterdim duvarlara Sonrası… Biz mi vatandan ayrıldık, yoksa Vatanı mı bizden ayırdılar… Ama aşkımızı başkalarına kaptırmıştık Sonra korkunç bir durgunluk Derin bir sessizlik, çıt çıkmıyor Oysa patırtı, kütürtüye pek bi alışmıştık İnsanın hayatında boşluk olunca Daha bir dikkatli bakıyor, dünyaya Sanki başka bir gezegenden gelmiş gibi Ne kadar ihmal etmişiz meğer Ne kadar çok kız varmış etrafımızda Evlenmeme ramak kalmıştı az daha Seçim yapmakta zorlanmıştım, şu mu, bu mu derken Tabi insan ne kadar slalom yapar ki hayatında Onu geç, bunu geç, sonuçta Bir engele çarpıp yanıyorsun… Ve anlıyorsun ki, hiçbir şey eskisi gibi değil artık Tilt oyunundaki top gibi, sağa sola Savruluyorsun, objelere çarpıp, Karanlık tünellerden geçiyorsun, şansın varsa Ara sıra da olsa bonus topluyorsun ve Bir gün bir noktaya gelip duruyorsun Öylece, kıpırdamadan, kararsız… Tam o noktada düşünme fırsatı buluyorsun Neler oluyor, neyin nesi bu koşturmaca İşte ben, ilk şiirimi orda yazdım Çocukluk aşkımı hatırladım orda Yarım kalmış bir şey vardı içimde Ve sonra hep diğer parçasını aradım Yüzlerce buldum, belki büyük bir arşivim oldu Uzun, orta, kısa… Düz, dalgalı, kıvırcık, sarı esmer, kumral Yeşil, mavi, siyah, kahverengi, ela Zor oluyor belli bir yaştan sonra, uyuşmuyor Ruhun, duyguların reddediyor Kimi yan sanayi, kimi değişik marka Ha, hiç uyan bir tanede mi çıkmadı derseniz Bir tanesi tamda aradığım, diğer yarım Ama işte… tam oturmuyor yerine, Sanırım problem, eksik birkaç vida. Sami Bağcı |