Pamukkale Türküsü
-Adına kentler yapılan Hiera ve Selena’ ya...
Bilmem kaç asır geçti aradan Kaç mevsim? Ne sen sayabilirsin yılları Ne yangınlar, ne seller, ne deprem... Ne şu üstümüzden geçip giden bulutlar... Yaşamaktayım yorgun senelerin Göğsündeki sessizliği... Senden bana kalanlar: Ayakta durabilmiş birkaç sütun Aklını kıvrım kıvrım kaybetmiş mermer Efsânelerin korkunç sessizliği Ve taş kesilmiş umutlar... İşte bu türkü senin türkün Oku okuyabilirsen, duy duyabilirsen Ya da ıslat dudaklarını ılıman sularda Çağları üzerinden atabilirsen... Büyü nedir anlamazdım Sana tutulmadan önce yüreğim... Mısra mısra, hece hece Ben seni yazdım, sana yazdım... Ben hiç tanımadım seni, Görmedim gözlerimle... Gözlerin nasıldır? Ellerin nasıl? Belli ki güzelden öte güzelsin, zira Adına kentler yapılmış Sütunlardan, mermerlerden... Hangi delişmen rüzgâr öpücüklerle İnmiştir şakaklarından, kirpiklerinden? Hangi su raks etmiştir Omuz başlarında? Kaç yiğidin nabzı atmıştır Avuçlarında bilemem? ! Gönlümün içine girdin bir kere, Başkasını sevemem! Bu türküyü asırlar sonra, Söylüyorsam sana, Bil ki sana yandığım içindir Selena! Ben hiç tanımadım seni, Görmedim gözlerimle... Adına hamamlar, saraylar yapılmış Kutsal seramiklerden, defne dallarından Kokun sinmiş mermerlere Silinmemiş yıllardan... Büyük taş salonlarda İpek giysiler içinde dolaşan sensin. Kemerlere iz bırakmış ayakların, Bakışlarınla şekillenmiş kayalardan Halâ yansımakta kahkahaların... Afrodit’ i bile deli edensin, Gün ışığında her sabah Hamamlarda burcu burcudur nefesin. Bu türküyü asırlar sonra, Söylüyorsam sana Bil ki seni sevdiğim içindir Selena! Ben hiç tanımadım seni Görmedim gözlerimle... Gözlerin nasıldır? Ya göz bebeklerin? Bak Selena, kulak ver bana Artık Kral Midas hakem değil Apollonla Marsias’ ın flüt kavgasına... Artık kavgayı Midas yapıyor Biliyor musun? O kocaman kulakları Kocaman kocaman parmaklarıyla... Artık ay Tanrıçaları İklimleri değiştirmiyor dudaklarıyla Anlıyor musun? ... Asırlar geçti, geçecek daha Midas yok, Apollan yok, Marsias yok Midaslar Tanrılaşmış, Tanrılar, Tanrıçalar öylesine çok! Gel desem, gel desem sana Asırları fırlatıp bir kenara Gelir misin bana Selena? Ben hiç tanımadım seni Görmedim gözlerimle Dinle, duy, işit beni! Del asırların bağrını kirpiklerinle Işıt beni, ısıt beni! Ben şu karşı ovaların esmer çocuğu Çıkınımda tuz, şepit, çökelek Testim omuzlarımda, içi dopdolu ayran. Ne babam Zeus, ne Evmenes, ne Midas? Ne adına kentler kurabilirim Ne sütunlar, saraylar? Yapayalnız, sade bir insanım Türkü yakmasını, Kaval çalmasını bilirim. Gün ışığıdır heybemdeki yük Derdim asırlar kadar büyük. Saçlarının rüzgârını arıyorum Bak yana yana... Gel, birlikte haykıralım cihana Selena! Bilmem kaç asır geçti aradan Kaç iklim? Ne sen sayabilirsin yılları Ne köşe süsleri, ne kartal başları... Nice savaşlar yapıldı senin için, Kanlar döküldü nice... Bırakmam ellerini, Mermer de olsa ellerin Tutmuşum ya yenice... Şu yarısı yıkık duvarda gezinen gölge Senin değil mi? Kimin? Ya şu yollar hangi sancıya gebe? Yollar urganıdır sana olan hasretimin. Ya şu ılıman suyun sesi, sıcaklığı Sıcaklığı değil mi teninin? İpek ipek giysilerin içindesin mermerden Çağrımı bir duysan acımasız senelerden Uzanıvermişsin boylu boyunca Uyur, uyur, uyursun... Taş kesildi takvimlerin elleri, Canlan, atıl kollarıma ne olursun! Bu türküyle hicranımı, Hasretimi, gurbetimi anlatıyorum sana Selena! ... 09.06.1982 / Pamukkale Mustafa Ceylan |
Değerli kaleme saygıyla...