Müjdeci Sabahın İlk Işığı
sonbahar dallarında solarken yapraklar
bilgiye susar tüm çocuklar müjdeci sabahın ilk ışıklarıyla kuşlar, birer çocuk dallarda çocuklar, birer kuş okullarda küçüklerin büyük bekleyişine hışırtılı yapraklar ses verir ağır çantalı soluklar, soğuk düşlerin kırar çemberini ve bir umut bekler ‘artık gelmeli’, der hasret çeken gözler karla kaplı patika yollardan, sılayı geride bırakan dağlardan ulaşır gizem deryası gözlere kalem tutan titrek ellere ‘öğretmenim, öğretmenim’ diyen dillere sese, nefese, munise; fidana, cana, canana… hayatın durmaya giden kalbinde zil çalar, başlar bir heyecan bahar yağmuru sesiyle yeniden büyür fidanlar suyla buluşan toprak hayata tutunan kardelen uzun sıçrayan ceylan gibi… dünya ayaz, savaşlar cehennemi yoksulluk bir pençe, o ise avuçlarında küllerde savrulur çaresiz… tebessüme muhtaç, şefkate muhtaç bilime, bilgiye, ışığa aç suskunluğunda mahçubi gizem öğretmendir ancak kucak, sıcak… sınıfı dolduran sesiyle şefkat umut yüklü bakışlarıyla kol kanat yalnızlığa ana gibi ortak… evet evet, öğretmendir ey karanfil yürekli… ilim, irfan, şiir, sanat kokar nefesin yurdumda karanlığı parçalar sesin biliyorum eli öpülesi nefersin çünkü sen dalga dalga bayrak gonca gül seversin kalbine kalbine basarak sonbahar dallarında solarken yapraklar bilgiye susar tüm çocuklar müjdeci sabahın ilk ışıklarıyla kuşlar, birer çocuk dallarda çocuklar, birer kuş içimizde |