acıların halayındaki yorgunluk, anaların kör sızısıydı ve ülkem, sessiz ağıtların tutanakçısıydı
vakitsiz rüzgarlar eserdi, zaman yalayıp geçerdi pencereleri son noktası konulmuş coğrafyalarda rivayetler yerleşirdi saçların tellerine
hangi düş, hangi ovada, duyulmazdı tepelerde yankılanan sesler hüzün yontarak delerdi gözbebeğini, yontarak ilerlerdi ve yüklenirdi dilsizlerin sorgulayan bakışıına
susardı akrep, susardı yelkovan saat kadranında keskin naftalin kokusuyla, herkes kendi kaderini yaşardı ve herkes kendi boşluğuna emanetti tahta sedirinde ağrıyan yanları uyandırdığında yalnızlığını
sen iç geçiren anaların yarım kalmış cümlesiydin ödünç de değildi yaşadıkların ne hasretmaviydi ne vuslat
gelgitlerin dişlisinde geçmiş yükünü boşaltırdı yarının eşiğine
gürültüsüyle gelirdi unutulmuşluğun yatağı kara saçlarına belenirdi kara önlüğün ağrırdı çantasız sırtın, kalemsiz parmakların ağrırdı hayat, eğreti bir rozet gibi takılırdı yakana
ilk kez altı çizili sözcüklerde gördün kapısı pencerene kapalı kentlerin adını
deve dikenleri sarmasaydı patika yolları altı yırtık olmasaydı lastik ayakkabıların en keskin dönemeçleri ışık hızıyla alabilirdin belki de yapışırdın yakasına, selamsız-saygısız büyüyen uzakların
böyle kuş olup sığınmazdın mavinin soluğuna rüyalarını taş basmazdı uykularının, kan ter içinde kalmazdın hüzünler oymazdı yüreğini ve adın uçurum çiçeğine çıkmazdı
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Kıblesiz tanrılar çağı şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kıblesiz tanrılar çağı şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
‘’acıların halayındaki yorgunluk, anaların kör sızısıydı ve ülkem, sessiz ağıtların tutanakçısıydı’’
merhaba güzel insan kutlarım bu güel şiirini.kaç zamandır kırılmış testiler gibiydim parçalarımı toplmakla meşguldüm yeni gördüm şiirini o kadar güzel o kadar güzel ki ellerim okşadı geçti o güzel yüreğini
sen iç geçiren anaların yarım kalmış cümlesiydin ödünç de değildi yaşadıkların ne hasret maviydi ne vuslat
gelgitlerin dişlisinde geçmiş yükünü boşaltırdı yarının eşiğine
gürültüsüyle gelirdi unutulmuşluğun yatağı kara saçlarına belenirdi kara önlüğün ağrırdı çantasız sırtın, kalemsiz parmakların ağrırdı hayat, eğreti bir rozet gibi takılırdı yakana
baştan sona destan okudum sanki . baştan sona şiir ne diyeyim be sana usta gerisini sen getir uykumu açtın gecelere saldın beni artık bu saatten sonra uykum hangi durakta gelir bilemem bildiğim bu şiiri çoksevdim ben aşkla kal musadenizle ayrılıyorum bindiğim bu tekneden aşkla kal gecelerin içinde şavkıyan bir ışık olsun şiirin....umutla kal....
Baştan sona şiir,baştan sona anlam. İzmir'den esince dizeler,tepeden tırnağa nağmeye dönüşüyor. Şair sizi kutluyorum. Saygılar sunuyorum,en derininden..
''ve düşerdi ıssız dağlara, kıblesiz tanrıların ilahi töreni''
‘’acıların halayındaki yorgunluk, anaların kör sızısıydı ve ülkem, sessiz ağıtların tutanakçısıydı’’
vakitsiz rüzgarlar eserdi, zaman yalayıp geçerdi pencereleri son noktası konulmuş coğrafyalarda rivayetler yerleşirdi saçların tellerine
hangi düş, hangi ovada unutulmuş, duyulmazdı tepelerde yankılanan sesler hüzün yontarak delerdi gözbebeğini, yontarak ilerlerdi ve yüklenirdi, dilsizlerin sorgulayan bakışıına
susardı akrep, susardı yelkovan saat kadranında keskin naftalin kokusuyla, herkes kendi kaderini yaşardı ve herkes kendi boşluğuna emanetti tahta sedirinde ağrıyan yanları uyandırdığında yalnızlığını
sen iç geçiren anaların yarım kalmış cümlesiydin ödünç de değildi yaşadıkların ne hasret maviydi ne vuslat
gelgitlerin dişlisinde geçmiş yükünü boşaltırdı yarının eşiğine
gürültüsüyle gelirdi unutulmuşluğun yatağı kara saçlarına belenirdi kara önlüğün ağrırdı çantasız sırtın, kalemsiz parmakların ağrırdı hayat eğreti bir rozet gibi takılırdı yakana
ilk kez altı çizili sözcüklerde gördün, kapısı pencerene kapalı kentlerin adını
deve dikenleri sarmasaydı patika yolları altı yırtık olmasaydı lastik ayakkabıların en keskin dönemeçleri ışık hızıyla alabilirdin belki de yapışırdın yakasına selamsız-saygısız büyüyen uzakların
böyle kuş olup sığınmazdın mavinin soluğuna rüyalarını taş basmazdı uykularının, kan ter içinde kalmazdın hüzünler oymazdı yüreğini ve adın uçurum çiçeğine çıkmazdı
susardı akrep, susardı yelkovan saat kadranında keskin naftalin kokusuyla, herkes kendi kaderini yaşardı ve herkes kendi boşluğuna emanetti tahta sedirinde ağrıyan yanları uyandırdığında yalnızlığını ............................. YORUMSUZUM.KUTLUYORUM SEVGİYLE...
deve dikenleri sarmasaydı patika yolları altı yırtık olmasaydı lastik ayakkabıların en keskin dönemeçleri ışık hızıyla alabilirdin belki de yapışırdın yakasına selamsız-saygısız büyüyen uzakların böyle kuş olup sığınmazdın mavinin soluğuna rüyalarını taş basmazdı uykularının, kan ter içinde kalmazdın hüzünler oymazdı yüreğini ve adın küstüm çiçeğine çıkmazdı ..... ne zaman senin şiirlerini okusam kelimelerin sana yetmediğini görürüm..kendi gökyüzünün güneşi olamayanların zordur şairi olmak ve Şiire salt bir estetik/güzellik duygusu ya da duygulanımlar olarak bakanlar için imkansızdır seni anlamak şair..Düşünceyla yol alırsanız şiirlerinin sırrına erersiniz Müsade Özdemir in.... .... şafağa teyellenip gelirdi, dudakları kanayan gökyüzü tarih, sayfalar arasında kurumuş çiçekler biriktirirdi
düşerdi ıssız dağlara, kıblesiz tanrıların ilahi töreni ..... kırık bir ayna karşısında çiçekliğini ancak hayalleriyle yaşayanların,bilir şair neden nüfus cüzdanında yazan yaşta olmadıklarını..İşte bu yüzden sessizliğin çığlıklarıdır şiirleri...tebriklerrim sonsuz şairim..
Kıblesiz tanrılar çağı, siir güzel sözlerle kaplanmis ama siirin basliklan ne alaksi var anlayamadim ve resim de bir tuaf ne mana icriyor tam cözemedim insallah bana cevabini siz yazarsiniz insallah sakin yanlis anlamayin saygilarimla , Zül-Karneyn
Kesinlikle, selam ile.