BİR GECE ÜŞÜYOR BAK
bak
nasıl da titriyor bulutların kollarında mehtap uzanıp da gecenin ortasına sereserpe dağıtmış saçlarını alabildiğince gümüş bir kuytunun yanıbaşına öylece dinle hıçkırıklarını istersen kapat da perdeyi sessizce bir gece nasıl da üşüyor zemheri kışın gölgesinde yalınayak baş kabak ilerlerken saatler endamını seyredersin yıldızların kirpiklerinden toplayıp da çiğ tanelerini selvi boylu sevdiğin sanarak boş bir kağıt, kalem ve kelimeler meydan savaşı verirken ellerimde tüm imla kuralları göçe durdu dilimin her yerinde satır aralarında alabildiğince bir telaş tufanımsı hecelerden fırlayan bu başkalık ecel mi yoksa hangi küfür yakışır sana hangi savunma aklar cürmünü şu dakika bilmiyorum gelmese ya duvarlar üstüme üstüme karanlığın zalimce dansettiği bu saatlerde kopmasa ya aklımın bam teli isyanla çıkmalıyım diyorum aniden kaçmalıyım bu şehirden son defa kırarcasına kapanan kapının haykırışları arasında hınçla çıkıyorum sokağa hoş kırılsa da bana ne ya kimin umurundaki kırılan, dökülen meta ıslak kaldırım taşlarının arasında tabanlarım acıyor ansızın çevirip bakıyorum şaşkınlıkla kan revan içinde ayaklarıma az önce mi batmıştı kalbimin kırıkları acaba... Eylül GÖKDEMİR/Asimaral... 5 EKİM 2009 |