Kör Kıpırtı
yaşıyorum,
düşlerimin gölgesi ruhuma düşüyor -kör kıpırtılar- girdaplar başlıyor dönüp duran duygular bir bir eksiliyorsun, eksildiğin yerlere düşüyor gölgeler -sona erecek gibi kıpırtılar- kör, serkeş, kinli... düzelmiyor gölgeler eğriliklerini resmediyor, deliriyorum... bir lanetin eşiğinde küfürlerin gölgeleri debeleniyor dilimde dilim-kör kıpırtılarda savruk- ve sesleniyorum, devşir varlığımı ey tanımadığım ruh ! Göğsüm hırıltıların dehlizi yankısız -ama gölgeli - aş ! bunu diyorum aş ! ma! lısın...-içimde bir çelişki- ne çare; yırtamıyor göğüs bu gamı... biz eski geleneklerin çocukları ellerimiz değmeye görsün-bir tene- yürek düşer yüreğimize -ihanet defterimizde kayıtsız-kelime. çukurlarımı dolduruyor yaptıkların dağlaşıyorum! sırtım yırtmaçlı bir yaşamın rüzgar savruğu eteği taşıyamıyorum seni -kör bir kıpırtı-kapıda açsam dolacak içeri gecenin ihaneti;gölge/siz! gidelim gönlüm bir yerlerde sepetimize düşer belki güllerimiz... filizlendi dalında meyvemiz -derken-ayaz düştü dalımıza -üşüdük belki- ama gitmeli bir feryat içimizden taşsa da -bu göğüs kafesi- açmamalı kapısını çalı-çırpıya... düşmemeli dibimize dallarımız, dayanmalıyız... Bir gül derilmiş, —sel suları taşıyor- Biz ki-iki vahşi ırmak- Sevdamıza Fırat uyanırdı, —kanardı ayrılışımıza-Kızılırmak... Gece-ne kör kıpırtılar-düşürdü içime Gölgesizdi her şey-sen düşmeseydin- Gittikçe silikleşen Ne olurdu-ne olurdu söyle- İhanet etmesen... Ve zaman Dinginliğini yitirmiş Güneş yarıyor göğsünü gecenin Masal sona eriyor, Sen içimde kalan ihanetinle Cevapsız bir sorusun şimdi Kuduruyor bir bardak su! Fırtınalı bir gecenin ardından —ki gece kör kıpırtının gölgesi- Gündüz ki-bilirsin- Yeryüzünün buğusunu taşır sabaha-sis- gözlerim mi?! Bir gidişin kuraklığını suluyor Başından soluktu bu resim —fırçası soluk dokunmuş- İlk gününde düş! müştü suya-düş- Kirlenmiş, Hırpalanmış iyi bakınca fark edilen saçlarda beyazlamış... yok ediyor geleceği kendi renginde, -çaresizce- bir soğuk öykü dökülüyor kalemimden kalem ki -en çok ihaneti yazarken zorlanır- vay ki! vay, bu öykü ne karanlık düşüyor yüreğime... nerde tebessüm renkli dudaklarım şimdi titrek ve ürkek her şiir okuyuşumda sonbahar gibi-seni hazan diye okurum- ve yol boyunca uykusuz geceye düşer uykum hep tekrarlanan bir rüya, -bir el beliriyor omuzumda- sesi kısık, alaycı... ihanet diye inliyor-doyumsuzca- bak tüm duygular yaralı küskün/üm, umutsuz/um, sakın açma ağzını affederim belki seni-suskunluğunda- bir adam bir sağıra sesleniyor -dinle-bak ne güzel şiir diyor kimse demiyor mu?-sağır duymaz- bu gün ne kadar esmerim uzaklarda bir ses kulağım yankısında sesini uzağıma düşüren sensin... şimdi ben; bir güvercinin şaşkın uçuşunda, afallamış bir bedenim... savruluyorum, ey eski korkum! -kes umudunu kör kıpırtıdan- dön cesarete... |