Hıçkırık
Sarhoş güneş gökyüzünü şaşırınca
Doğada gün doğmayı unutur Ölgün yağmur gecenin sessizliğine sarmalansa Bir çoban kızı endişe içinde uyanır Gün doğsun diye ibriğine bulut doldurur / ... / Dağların tene döndüğü yalnızlıkla çoğalır -çoğaldıkça heybetini kaybeder anlam- Toprak aya bakar -yapraklarda sallanır sular- Şefkatli ana gibi meltemi çürümüş yüzleri okşar Ahh! Bir balıkçıl gagasını uzatmış Fırtınada yırtılan dalganın yarasını dikiyor İğnesi balık kılçığından Hüznü kavislemiş ağıtlarla ağlıyor Okyanus tırmaladıkça derinleşir insan eli Derdine derman olur sanırsın kumun eksilmesi Kayalar uçuruma dönüyor Çekildikçe içinden ümitleri Yitik düş derin uyur Karanlık sonsuz -Sen nereye gidiyorsun -Sen nereye götürüyorsun -kanatlarım yok ki benim- Kirli bir tenin tozunu gömerken kuruyan nehrin yatağına Suyun bastığı karaya dönüyor tutsaklığım Her yanım çamur Genişleyen alnımda söğüt izleri Yorgun saçlarım gibi Estikçe tarihten sayfalar açar -El değerse taciz, ten değerse tecavüz- Duygular kalır aciz... Kanatsızlar yürümekten yorgun Papirüsü hırpalayan tüy solgun Ateşinden kaçanı kıvılcım sayar Likit hıçkırık mürekkepte susar Şiirler/de/ yanar... |