29
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2439
Okunma


Güne düşen kara bir gölgeydim.
İçime büyüttüğüm hayatla
Bir tutam gülüş
Saklardım burkamın ardına.
Sürünüşüme alışık eteklerim vardı...
Yalan, dünyaya zil çalanlardan gayrısı
Bir ben bilmemişim,
Bana lazım olanı.
Bir “o” kişisi kibirli, buyurgan.
Tepemde yağlı urgan, cellatın parlak baltası
Gözü kamaşır parlayan yıldızlardan.
Güne düşen kara lekeydim...
Zihinleri bulanık ve karanlık adımlı adamlarda,
Bencileyin kadın sandığım yalanlarda
Bezgindim…
Gönlümün sahralarını sakladım çölün gecelerinden
Burkamın kollarında...
Gönlüm,
Gönüllüydüm.
Kovulmadığım tek kızgın toprakta
Nöbete durmuş başıma bela Akbaba.
Yahuda’lar bin ordu;
Bir elleri mukaddese yeminde,
Vebalı yanlarıyla dolanıp
İlletli bir hürriyet biçip üzerime,
Öbürü ettiler burkamı ille de…
Yemin içtiler kutsal kan şaraplarından:
“Soymadan olmaz, soymadan olmaz, soymadan…”
Benimdi güçlerine adadıkları kan.
Benimdi bu tenden vatan.
Benim…
İlle de…
Tenim…
Eskiden dilim vardı benim,
Şimdi kimi sayıklamalar.
İniltiye saran acılar Afgan dağlarımdan,
Burkamın sancağından,
Soğuk geceler, kavuran yangın günler boyu
Kan tükürdü topraklar.
Saklandım mezar taşlarının ardına,
Saklandım, göğsümde bıkkın tek yara
Yahudanın koca gözlerinden uzağa.
Saklandım.
Ödeyemediğim canıma kızgın
Vatan toprağımda…