UZAK BİR DÜŞ
Gün gelir iki hayat arasında sıkışır
Taşar Sarı Nehir Ne kıvılcımlar vardır görünmez Şemsiyesi altında saklı erguvanların Kuruyan denizler, Soluğunu yitirmiş yıldızlar Çözülmesi güç bir denklem gibi Kimi zaman kahvehane köşelerinde Fayton sefası düşleri kuran, Bir kırık iskemlenin yaşam savaşı içinde Uzakta bir gölge, ya da yakın bir yas Kanayıp durur hasret gibi ses gibi Yorgun düşer ırmaklar. Kuşatılınca her yanı, her telden korkularla Bahar çeker ayaklarını bağnaz köle duvarından Gocunmalardan, tuzaklardan, Kıran kırana bir savaş, ayak izleri mühürlüdür. Hangi suskularda kaldı ilk yüzümüz? Bilinmez, doymak bilmez Yaşam diye seçtiğimiz İçimizde nefsini yitirmiş kördüğümken kırıklıklar Gözleri ıslak, dalıp dalıp gider bakışları Aç mı, susuz mu, etekleri bağımlı kuşlar? Başını çıkarırken bir çift yumurtadan Varsın düşsün saksıdan yatağına Karçiçekleri… Kimin umuru? Gün gelir, çatlar susuzluktan toprak İskelede bir yaprak Alıp götürür alıcı kuşları İsabetsiz menzillerde yollar hep uzak Bir gemi geçer, kar yağar, yağar... Ezilir, tekrar yağar. Altında karabatak sürüsü ve uzak bir düş Tek bedende tek ruh olup, tiz notalarla bölünür. |