kırılganlık payı
içimdeki çürüme damarlarımdan başlıyor
bu ağırlık hissi bu nefes alamamak sıkışması göğsünün, kafesine... bu önüne bakmadan yürüyememek artık, ve dayanamadan bir ağaç parçasına ayakta duramamak... bu ömrün sonbaharımıdır yoksa bazen mevsim kış olmadanda solarmı çiçekler? bileklerinde değilde, ince bir kadın belinde asılıyken çıkardığı sesin ne kadar güzel olabileceğini bir kelepçenin yaşayarak öğreniyormuş insan bekleyip durarak değil... ve bir palyançonun yüzüne çizdiği gülümsemenin bozulması için bir kaç damla gözyaşı yetiyormuş kalın dudaklarında rujları olan kadınların öpmesi değil... yaptığı hataları düzeltmesi umuduyla bileklerini kesen bir adam tanıdım ve merak ettim intihar ederek ne kadarını düzeltebildi yaptığı hataların yada bulduğu telafilere değdimi damarlarındaki sıcak sıvıyı akıtmaya soğuk bir küvete... taraftarı olduğu takımın renklerinde çarşaflar satın alırken adam o çarşaflar üzerindeki ilk sevişmesini hayal etmişmidir sevgilisyle ya satışı yapan tezgahtar muzipçe gülümseyip gözgöze gelmişmidir adamla ve bu gülümseme rahatsızlık vermişmidir adama yoksa gururmu duymuştur? bir muzaffer edasıyla kredi kartını uzatırken tezgahtara... bir belediye otobüsünün en arka koltuğunda öpüşmesimi daha tuhaf gelir insana iki kadının yoksa iki adamın ele ele tutuşup yürümesimi sokakta... gece birlikte yatarken sarılan iki kız çocuğu düsüncesimi mantıklıdır yoksa iki erkek çocuktan birinin başını diğerinin göğsüne koyup uyumasımı? yoksa her ikiside tuhaftır da insanın tuhafına sadece birinin gitmesi işinemi gelir? aklımın iplerini saldım dokunulmazlık zırhımı giydim üzerime simdi seçtiğim her kelime kanun gibi kimbilir sen benim halimde, sakinliğimde ne buldun? bense yoruldum kendi kendime sokuldum... |
bileklerinde değilde,
ince bir kadın belinde asılıyken
çıkardığı sesin ne kadar güzel olabileceğini
bir kelepçenin
tebrik ederim kaleminizi dost