Bunlar ki Gayr-i İhtiyari
sonra buz kesti tırnaklarım.
ellerim aradı ellerini. sen, nerde bu, dedin. ben göğsünde oynuyordum. sonra buğday dudaklarından öptüm seni. aklım aklında ve yüreğim kanat gibi bir şeyin kenarında öptüm seni. ilk defa. fena ağladım. hiçbir kimse tül sesimizi ve birbirimize armağan ettiğimiz nefesimizi duyamadı. duyamazlardı. çünkü sevgilim, onlar insan.. onlar merhametsiz, çıkarcı, namussuz, düşman, hoyratça gündüze saldıran, yol değirmeni gölgelerini, bedenlerini diğer insanlara satarak dinlendiren insan bunlar. asrın geçmişine satarlar kanlarını. ve silahın en çökmüşüne sırtlarını dönerek, yani kalemi silerek hayatlarından yaşarlar. sen suçlu olamadın ki sevgilim! sen ne yaptın ki? sen suçlu olamayacak kadar nefsine egemensin. sarıl ne olur. aklım sende. üstelik, tek yıldız yok gecenin dibinde. senden bihaber yollarımın kulaçları. hayatın akıntısı bir nevi orak, biçiyor seninle beni, gözlerimizi oyarak. aslını mı söylemeliyim aklımı yakan cümlelerin? yoksa bende yansıması mıdır bu gökyüzü, bu yıldızlar. insanlar silinir sevgilim. insanlar hoyrat. insan dediğin bir göl ve üzeri pis bir göl. dalgalanmalarını seyrediyoruz, neyse yıldızların. gök kubbemiz ve siz ey allah’ın belası insanlar! su göğü yakıyor dört bir yerinden. ne var yani? iltimas geçiyor tanrı, seninle bana. kavuşmayacağız işte, bugünden yakın, yarından uzak ölümümüze. |