MAHŞERDE VUSLAT
Bülbülün nağmesinde gizlenmiş çağrılar var,
Duy gizli çağrıları, gel artık ne olur yâr. Bıktım umut göğsünden hasret sütü emmekten, Usandım özlemleri mısralara gömmekten. Gözlerimde fer söndü, dizlerimde tâkat yok, Her gün vuslat yolunda bekliyorum fakat yok. Gel artık gül kokulum, özledim ipek teni, Korkarım geç gelirsin; ben giyince kefeni. Çağırmayın bülbüller güzel yârim gelemez, Güldüğü hiç olmadı, bahtım yine gülemez. Bülbüllerin deminden bana kaçmalar düştü, Bilinmez denizlere yelken açmalar düştü. Bülbül sesleri mazi, dalgalar boyu efkâr, Ölümcül nefesinle hoş geldin deli rüzgâr. Sensiz geçen hayatım dalgalarda son bulsun, Sen mutlu ol ey aşkım! Ne istersen o olsun. Hatıralar ufukta yavaş yavaş sönsünler, Gönlümde kâşâneler viraneye dönsünler. Beni bir kabir bekler, içi aşkımla dolu, Artık bana elveda, çoktan tuttum o yolu. O yol öyle aydınlık, öyle ferah ki bana, Orada her şey ışık, her şey vuslattan yana. Öbür tarafta artık kavuşmamız nazlı yâr, Ona da bin şükürler, kavuşursak o da kâr. Böylesi bir ümitle zamanı içiyorum, Mahşerde vuslat düşü; bu düşle göçüyorum. Makman Muammer Akman |
http://youtube.com/watch?v=RffgoAsb8Vg