arz-ı hâlöylesine bir özlemdi içindeki ki kaybolmuş umutları gemilerin susturulmuş düdüklerinden ilham aldı siz vakitleri bir saat ileri atmağa kendinizi hayatla kandırmağa çalışırken uzaklarda ve dahi çok uzaklarda bir adamın güneş kurusu ellerinin beyaz ayasına konar bir yapraktır veda edilmiş bir şehirden sonbahardır alabildiğine papatya falları birden /kendinizi ellerinizle kandırmağa çalışırken/ ben kadınların ellerine birer bıçak dillerine şiir veriyordum üzerimde beyaz ipek sonra kanatıyorlar ellerini kadınlar ilk çağdan kalma bir vahşilikmiş gibi içimdeki /cihan Hayyam’a doğdu sonra/ ve rubailer döküldü kadehlerden mey süzüldü dudaklarımıza Hayyam ötelerden ses ederken ben bir bahara uyandım istanbul’un tepelerinde gözlerimde erguvani bir ahenk sabaha karşı ağlamaklı /sabahleyin istanbul’un rengi makam-ı sabâ/ parmaklarım Hint ellerim Züleyha |