SOGUMADI YÜREĞİNŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bu şiir lise talebeliğim yıllarında tanıdığım harika insan Ömer Uslu’nun
acıklı yaşam hikayesinin küçük bir kesit’ ine aittir. Ömer Ozaman Yıldız teknik okulunda Mühendislik talebesiydi. Sömestir ve yaz tatillerinde bizlere matematik ve mekanik dersleri verirdi. Yaşlı bir imamın 5 çocuğunun en büyüğüydü. Herkese yardım etmek için çırpınırdı. Kendini çok mükemmel yetiştirmişti. Her konuda müthiş bilgi sahibiydi. Son derece sevecen, hak hukuk konusunda da olağanüstü titizdi. Son derece özenli giyinir, çok güzel bir insan olduğundan her giydiğini kendine yakıştırırdı. Fakir annesi babası, onun gözlerinin içine bakar, bir an önce okulunu bitirip Mühendis olmasını istiyorlardı. Mezun olduktan sonra, Ömer’le irtibatımız kesildi. İstanbul’a geldiğimde onu okulunda, bulunabileceği her yerde aradım, ama izine rastlayamadıım. 1977 yıllarıydı, Ona Gülhane parkında rastladım. Sur dibinde duvara yaslanmış oturuyordu. Yanında bir şişe yarıbeline inmiş şarap şişesi vardı, İki de bir şişeyi kafasına dikiyordu. Önce gözlerime inanamdım. Ona yaklaştım, hal hatır sordum, ama o beni tanımak istemiyordu. Direndiğimi ve üzüldüğümü görünce, fazla dayanamadı gözlerinden yağmur gibi yaşlar akıttı. "Vay be... inanamıyorum... gerçekten sen Ömer Uslu abimizmisin? " derken, sesimin titrediğini, benim de ağlamalı olduğumu görünci, dayanamadı, gözlerini sildi kolumdan çekerek beni yanına oturttu. Kuran’ı en az üç defa hatmetmiş olan, fakir hoca oğlu Ömer Uslu, son derece hırpani bir kılık içinde, saçı sakalı biribirine karışmış, inanılmaz bir sefaletin ortasındaydı. Ürperdim. Sıtmaya tutulmuş gibi titriyordum.O durumda bile, bana sakin olmamı, üzülmememi söylüyordu. Oysa o 36 köylü çocuğunun, enstitünün pekçok talebesinin örnek aldığı, hayran olduğu bir insandı. Aşık olmuş. Sevdiği kız solcuymu. Oda onunla birlikte eylemlerin içinde olmuş, Pekçok eğlemleri birlikte göyüslemişler. Tabii mühendislik, tahsil uçup gitmiş. ’Peki sonuç ’ diyecek oldum; ’ İşte sonuç bu. Gördüğün gibi’ dedi. Hapislere girip çıkmışlar. Sevdiği kızı vermemişler. Kızcağız da intihar ederek bu dünya da Garip Ömeri, Aşık Ömer yaparak bu dünyadan göçüp gitmiş. Aslında Ömer’in hikayesi anlatıklarımdan çok daha uzun çok daha acıklıdır, ben sedece özetledim. Zaman zaman hammallık yaptı, balık sattı, sebze ve meyva arabalarını iteledi, bütün bunlar onun efendiliğinden, yurt ve insan sevecenliğinden şeref ve haysiyetiyle yaşama titizliğinden hiçbirşey kaybettirmedi. En sonun da onu haydarpaşa limanın da büyük bir şilebin güvertesinde hararetli birşeyler tartışırken görmüştüm. Gemi demir almış kalkıyordu. Çok az şeyler konuşabildik. Ondan sonra Bizim Yanık Ömer’den hiçbir haber alamadım. Bence çok mükemmel, örnek alınacak bir insandı. Kemal polat
Unutmanın bir yolunu bulsan
Bu acıları çekmezdin Unutmanın bir yolu bulunmalı... Her yeni gün senin için Yepyeni bir yaşam olmalı. Kırılmış, bükülmüş, ezilmişsin... Yaralanmış, köşeler sığınmışsın, Yıllar eskitip yıpratmış seni Hiç kimse anlamamış Sen, sen değilsin sanki, Kimsenin derdi olmamaışsın. Senin derdin yalnız sana, Hiç buz tutmamış yüreğin Hep ateşler içindeydin... Bir türlü soğumadı yüreğin Sen var ya, sen... Hep yanık ömerdin. Nasıl erisin buzları... Nasıl soğusun’ki yüreğin... Dertlerini hep içine gömedin Sen yalnız... sen biçare... Sen hep garip Ömerdin. Sana ’ üzülme yaşam hep derbederdir ’ Dediler. Ama kendileri daima, En güzeli giyindi en iyisini yediler, Sana da, sen olduğunu unutturdular Hep yandın için, için, soğumadı... Hiç buz tutmadı yüreğin. Kemal Polat |
Yüreğinizde bitmeyen neşeli güzellikler var olsun değerli gönül dostu...
……......................................Saygı ve Selamlar..