ÖLÜMÜ ÖZLETTİLER
Şans değildir, kapıyı çalan
İyi bilinen her şey. Kim bilebilir netice-i ahvalını Dün gece yine çaldı kapımı, Gözümle gördüm, İyi bilinen şeyin yalanını. Tıkadım, genzine kadar Çıkartmadım sesini sedasını Korkmadım, Ama, pek cesurda sayılmazdım. Zelzele var gerdanımda Bronşlarım şişme balon Acıması kalmamış, İhanet ediyor azalarım, Bir başka ihanette aklaşan saçlarımda. Adamın biri altmışa dayandı yaşı, halen bekar Ne mal ne mülk ne evi, nede ameli, Manasız bir ömür, harçsız bir duvar. “Garibin çilesi ölünce biter” dediler. Kandırdılar bizi daha toyken Yoğrulma zamanı ter bıyıkken, Bundandır teslimiyetçiliğimiz, Bundandır tembelliğimiz. Özlettiler ölümü bize, Yeşermedi bağımız, Yeşermedi bahçemiz. Hep söylediler ve hep inandık Her koyunun bacağından asıldığına. Leş kokusundan geçmez oldu dört yanımız, Burnumuzdan kokuyu, Dilimizle tat almayı unuttuk, Ne ahlak kaldı, ne arımız, Kötüyü tuttuk, Meçhule karıştı insanlığımız. Tüyü olsam kanadında güvercinin Uçsam barış semalarında Sonra bir bulut olsam ve de yağmur olsam Serpilsem gül yaprağına Sefasını sürsem, kendimce. Yüzük taksam, hayalimin parmağına. 09.12.2004 |