Karanlığın Lambasındayım
Yola ne zaman çıktığımı hatırlayamadım.
Kaçıncı düş perdesini çektiğimdir unuttum, Acabaların arkasına. Körebe, dokuz taş, çelik çomak derken, Takılıp kalmışım sanki, karanlığın lambasına. Sevdanın başladığı yeri bilen, çok azdır sanırım. Kar yağarken, yaz geliverir gönül köşküne. İki çift dudak bir olup ne yeminler ederler, Bitmeyecek sanılan sevdanın büyüsüne. Yağmur ne başkadır, ne güzel kokar yerler, Koşarlar, gülerler, ıslanırlar, zamanı takıp peşlerine. Yalnızlığın avucundan fırlayıp kaçan iki serseri, Açlığı, tokluğu bildikleri yok şimdilik, Her şey duruyor sanki zamana inat, birleşince elleri. Belli dişlerini yeni fırçalayıp çıkmışlar. En güzel kokanındandır eminim parfümleri. Mutluluğa, mutlulukla, mutlu olmak için, gidiyorlar, Bırakmış her biri, işindeki, evindeki dertleri. Tek göz odalı evlerine yerleşir bu sevda gülleri. İş çıkışı yağmur olmasın, aman, bebek bu akşam ağlamasın, Yemek yapamam yorgunum, Akşam arkadaşdayım, artık yoruldum. O anlamlı, o içleri yakan aşk ağlamaklı, Çıplak duygular, yapraksız ağaçlar gibi üşümüş. Kokmuş belli bu evde sevdanın çorapları. Karanlık arkan kadınım, önünde beyaz sis, Yağmur yağmıyor ki elinde şemsiyen, Ağlar gibi adım attığın toprak. Olmaz dersin bilirim gidene,acımak. Baht ardında kaldı sanma sakın, Bu öyle bir yaşamdır işte. Avucuna konan kelebek ölümü, Ağaçtaki kelebek umuda gider. Bu yol, bundan sonra sanırım, tek sona gider. |