İki yaka
İki yakası bir araya gelmez artık şiirlerimin,
Sen sustun ya? Ne konuşsam nafile edebiyattır bundan böyle! Kalemim kâğıda bakar, kâğıdım lal olur; Gözlerin uçurumdur düştüğüm, Sevdan dal olur, tutarım… Hicran bir beste sarar odamı, Sana dair ne varsa hariç tutarım, geriye bir aynada ki bakışlarım kalır; Onları da öksüz bir yel alır. Susarım… Tüm tanık olduklarım sanık sandalyesinde şimdi Ve infazı çoktan gerçekleşmiş, Urganı boynuna geçirilmiş bir yürek bende ki... Ne kadar temyize gitse de affolunmayacak faili meçhullerin parmak izleriyim, Kimine göre mecnuna özenmiş bir âşık; Kimine göre ayyaş bir serseriyim! Hasretin dışında kadehlere vurup içmişliğim de yoktur üstelik hiçbir şeyi, Sadece yalnızlıktır, Bekleyiştendir ellerimin titrekliği… İki yakası bir araya gelmez bir şehirdir İstanbul, Sen gittin ya? Ne yana baksam beyhude aldanıştır bundan böyle! Küfredecek o kadar çok şey var ki; Nerden girsem günaha diye düşünür dururum çoğu zaman. Zaman akar, dışarıda deli bir sağanak yağmur, Bilirim elbet su yolunu bulur; Peki ya sen beni? Bulabilir misin tenimin kokusundan, benim seni bulabildiğim gibi? Lodos vursa camlarına, Ayaz konsa omuzlarına ve bas bas bağırsa gece adını / ulu orta; Yine de korkmadan kapını açıp, Alabilir misin beni içeri? Beklerim… Tüm yanıklarım cehennem misali kavurur etimi Ve günah tohumları ekilmiş, Adı sanı belirsiz nice şiirdir dilimdeki… Ne kadar sevaba girsem o kadar incelir sırat, Kimine göre sevdasını mısralara satan ucuz bir şair; Kimine göre tek istediğim murat! Oysa ben senin dışında hiçbir mutluluğa göz kırpmadım henüz, Sadece sensin gülümsediğim… İki yakası bir araya gelmez artık düşlerimin, Sen yoksun ya? Neye uyansam avare bir ‘günaydın’ karşılar beni… |