İbadet
Bir göz açıp kapama ani gibi geçiyor yaşam,
Hani ilk iki kalp krizinden paçayı zor sıyırmış; üçüncüyü bekler gibi, Hani büyüdükçe ayaklar sanki inatla emekler gibi... Geçen zamana ayak uydurup Boşa giden emekler gibi... Bir sigara dumanı kıvamında hızla göğe doğru akıyor hayat Ve ‘yediğin içtiğin senin olsun bize gördüklerini anlat’ diyecek oluyorum Bir mezar başında durduğumda: Bir kısacık dua anında! Gidenin arkasından bakmak alınyazısı sanırım. Peki ya giden ne düşünüyor bu konuda? Hani tüm ölümler zamansız, tüm gidişler amansız garip bir telaş anıydı? Hani son veda sözü söylenmediği zaman Ne yaşarsan yasa o ana kadar, her şey yarım kalırdı? Bir damla suyu yanmış dudaklarında hissetmek gibi güzel Ve tekrar içinin yandığını anlamak gibi kötü yaşamak! Hiçbir şey yaşandığı an kadar güzel gelmez insana: Çok sonra bir fotoğrafa bakıp ansan da... Gülümseyip uzandığın yatakta, O hatıraları tavanına yansıtarak geceyi sabah yapsan da! Hatta gözyaşlarına boğulsan, bin bir efkâr daha doğursan da Geçip çoktan yanından gitmiştir zaman... Bir bıçak kesiği kadar acı ve çabuktur yaşamak, Çocukken dinlediğin tüm şarkılar diline dolanır bir an, Sanki hiç geçmemiş gibi zaman; Tüm sözler harfi harfine dökülür, Dökülürken sana eşlik eden damlalar göz pınarlarından... Ucuz bir roman gibidir hayat, Başı ve sonu belli ortası katmerli bir iki hikâyeden ibaret Ve ibadettir aslında yaşadığın; Seni simdi gülümseten her saniye... |