D E Ğ İ R M E N C İGelir şuracıkta, Şu ağacın altında dinlenirdi. İhtiyar değirmenci, Tütün dolu paslı kutusundan Kalın bir sigara sarar, Mavi dumanlarını Baygın yaylalara salardı. Bir keresinde üç yumurtayla Mis kokulu domatesler, Ve de, yufka ekmeği çıkınında, Yeşil soğanı, badem hıyarı da vardı; Yufka dürümünün yanında . ’Hadi buyur delikanlı’ demişti. Ne kadar güzeldi kırdaki o ziyafet, Sanki piknikte ortaklık: Ravanda dağının eteklerinde Nur yüzlü gönlü zengin ve de güzel İhtiyar değirmencinin konuğu olmak. ’İnsan mı? ’ dersen, tam insan. ’Mert mi? ’ dersen, mert. Sanki yazmış oraya , Mertliğin, insanlığın, bin yıllık tarihini Değirmen damının Kırık dökük, sarkık tahtalarına. Ertesi yıl aradığım da, ’Sel geldi: aldı götürdü, Ne damı kaldı, nede değirmeni Şimdi hepsi derin uykularında. Değirmenci dedeyi soruyorsan; Az ilerde, çoban otlarının arasında Oradadır mezarı... fakirciğin O da çoktan kavuştu Mevlasına,’ dediler. ’ 960 Mersin / Kemal Polat’ |
Kutlu dileklerimle.
Çok Beğendim.
…………………. Saygı ve Selamlar…