Taş masa ( 2 )Şiirin hikayesini görmek için tıklayın İstanbull’da Çamlıca tepesinde taş masalardan birinde çay içerken can bulan bir şiirdir,daha önce birini yazmıştık bu da ikincisi , birincisini okumamış olan arkadaşlar okumak isterse sayfamdan bulabilirler
saygı ve selamlarımla Makberî Kaç yıl geçti aradan, söylesene taş masa, Sabır taşı olsan da, ses vermez izân mısın? Bende bu cinnet hâli, sende tükenmez tasa, ______Sürgün şehri gibisin, yoksa sen Fizan mısın? ______Yere düşen gazele, ağlayan mizân mısın? Çamlıca’nın üstünde, encamını kurmuşlar, Üstüne yalnızlığın, damgasını vurmuşlar, Çok çileler dinletip, bedenini yormuşlar, ____Gemileri yakılmış, kimsesiz Liman mısın? ____Hüzün girdâplarını, kurutan zaman mısın? Nerde eski günlerin, hani o şanlı hâlin? Çamlıca’nın içinde, emsaliydin hilâlin, Kanarya sesleriyle, kaybolurdu melâlin, ____Geçmiş eski günleri, bekleyen mizbân mısın? ____Hatıra defterinde, gizlenmiş mihmân mısın? Bir Sonbahardı o gün, aylardan Eylül ayı, Yine sana gelmiştim, içimde hasret payı, Boğazda deli güneş, kaynatıyordu suyu! ____Hâlâ eski günlerin, kahrıyla harman mısın? ____Yoksa sende ben gibi, vuslatta Harran mısın? Hatırladın mı şimdi, geldiğimiz o günü? Yanımdaki hayâlle, güldüğümüz o günü? Ya senden ayrılırken, öldüğümüz o günü? ____Her gece mehtâbımı, dinlerken giryân mısın? ____Çatlayan cismin gibi, vefada üryan mısın? Bir semaver çay vardı, üstüne koyduğumuz, Üç ince belli bardak, vuslata yaydığımız, Tavşankanı çaylardı, sevdaya saydığımız, _____Aşkta vefa yok diyen, vefasız Cihan mısın? ____Şerm eden reng-i tebessüm, dilimde nihân mısın? Kaç sevdalı aşığın, sırlarını sakladın? Kaç gece Bülbüllerin, feryadını yokladın? Belki de âsûmânda, sende cânân bekledin _____Öyle bakma yüzüme, söz bilmez Ozan mısın? _____Sanki beni bırakıp, giden o suzân mısın? Ne bu yaslı duruşun, kederlerden mi çöktün? Bırakıp gidenlere, gözyaşları mı döktün? Sende mi yalnızlığın, temel taşını söktün? ____Taş masa hey taş masa, bahtıma ferman mısın? ____Mazi yaralarına, sürülen derman mısın? Dinle beni taş masa, ikimizde yaralı, Ay ve Güneş şahittir, yüreğimiz buralı, Derde duçâr olmuşuz, zemheriler vuralı, ____Hazân vakti kan kusan, kanatsız Nu’man mısın? ____Yoksa mezar taşında ,yükselen duman mısın? Varsın delice aksın, hasret dolu arkımız, Bir segâh bestesinde, inlemeli şarkımız, Belki tekrar dönecek, paslı gönül çarkımız, ____Çaldıkça kalp titreten, veremli keman mısın? ____Yusufi zindanları, saklayan Ken’ân mısın? O Eylül akşamında, bizdik gâmda ıslanan, Yanımdaki canımdı, omzuma yaslanan, Kalbimiz alev alev, gözümüzdü puslanan, ____Sende o günden beri, dinmeyen şivan mısın? ____Ben gibi düş yolcusu, ümide revân mısın? Kara yel lale, sümbül, renklerini ayırmış, Üstünden betonları, söke söke sıyırmış, Felek hüküm keserek, bize firâk buyurmuş, ____Yaşanan o günleri, anarken pişman mısın? ____Yâr olmayan ömrüne, amansız düşman mısın? Kırılan taburenin, acısından solmuşsun, Belli kimse sormamış, ondan dertle dolmuşsun, Gizli sevda çekmekten, benim gibi olmuşsun, ____Cürmünden daha fazla, derdinden girân mısın? ____Yoksa hâlden anlamaz, ceberrut tiran mısın? İstedim ki bu gece, hicrânını duyayım, İçinden yalnızlığın, zarlarını soyayım, Şimdi beni anlatıp, sana nasıl kıyayım, ____İçten içe çürüyen, çaresiz cânân mısın? ____Semerkant ve Buhara, yoksa sen Turan mısın? Taş masa hey taş masa, diyemem derdi unut, Lâkin nefes bitmeden, bitmemelidir umut, Al bu gözyaşlarımı, yaralarına damıt, ____Yedi kuşak yazılan, bitmeyen destan mısın? ____Nâdân’ların yıktığı, sahipsiz bostan mısın? Belki bizi yeniden, ısıtacaktır güneş, İlkbahar vuslatları, uzatacak bize eş, Sar beni yorgan gibi, ey vefalı çilekeş, ____Baykuş yatağı gibi, yıkılmış viran mısın? ____Belh şehrinde gülistân, yazılmış İran mısın? Kaybetme ümidini, niye boynun eğilmiş, Oysa ahd-e vefanın, hükmü böyle değilmiş, Damarların çatlamış, yosunların yığılmış, ___Canım yanmadı diyen, aşık-ı meyyân mısın? ___Yaprakları kurumuş, kokusuz reyhân mısın? Yine veda vaktine, fazla zaman kalmadı, Bizi bizden başka hiç, anlayan da olmadı, Hey Makberî bahtındır, hâlâ çilen dolmadı, ____Taş masa hey taş masa, konuşmaz Lisan mısın? ____Yoksa dertten taşlaşmış, kurumuş insan mısın? Makberi – Ahmet Akkoyun……………….21/03/2009…21:30..…İst .......................................................................................................... mizbân = misafir ağırlayan mihmân = misafir melâl = can sıkıntısı Harran = susuz giryân = ağlayan üryan = çıplak nihân = gizli suzân = can yakan Nu’man = şakayık Ken’ân =Filistinin diğer adı revân =yolcu girân = ağır meyyân = yalancı reyhân= fesleğen şiirimi düet olarak seslendiren her iki değerli gönül dostuna da ( A.Zade aZRa Naz ) teşekkürlerimle |