Sazlığın Perileri
Sazlığın perileri; birer katre kandılar
Hiçliğe içkin korda, fütursuzca yandılar Her biri açtı erken; henüz gün doğmamıştı İlk devrin aşk modası, kente uğramamıştı Çıplak ayaklarında, nasırdan prangalar Geçtiler bin dereden; hasetten yandı sular Toprağı tırmaladı, taştan sert ayaları Arzın kalbine erdi, tılsımlı tohumları Can oldu girye aktı, erguvan hayallerde Letafet nazenince, açtı bin zemheride Gözlerinin erdiği, virane mamur oldu Pejmürde nişanları, nazarlara dert oldu Piştiler bir kazanda; yeryüzü alevlendi Sessiz feryatlarıyla, sağır sultan inledi Eridi zerre zerre yaşanmamış zevkleri Kadir kıymet bilmezi, mesrur etti şevkleri Kemikleri un ufak; ayva narın tadında Lezzetten yana sakat, dillerin kuytusunda Ozanlar söylemedi, gonca dudaklarını Güneş yanığı içti, ahu bakışlarını Gün geceye keserken, sazlığa yol tuttular Sanki güneşten ağmış, bin bir renk yakuttular Tazeden sakıt tenler, bin zahmet sürüklendi İnkisara dillenen yürekler örselendi Şuh gölgeler salındı pespaye sahnelerde Sazlığın perileri, ter sızan peykelerde… Bir tınlama duyuldu; devirleri tamamdı Hiç ipeğe değmeyen avuçları kapandı Kimsesiz cesetlerin, yasından ay tutuldu Kentin mağrur eşrafı, kaygılardan kurtuldu Dillerin söylediği, en halis yalan şimdi Güzelliğin ak yüzü, aynalarda kân şimdi... Sazlığın perileri; hem ağyar hem candılar Ucube bir dilbere, yürekten bağlıydılar… Ayşe Çabuk 20.11.2008 |
koyuldu yola düşünceler daldı hayalinizde
bir şeyler buldu sizde kendisinde de olan
çok sevdi sizi sazlığın perileri
selam söyleyin şairinize...
sevgiyle... tebrikler